İhracat Bedelinin TL’ye Çevirme Zorunluluğunun Teslim Şekilleri Karşısındaki Durumu

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın ihracat bedellerinin yurda getirilmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla kullandığı 32/48 sayılı Tebliğ olarak adlandırdığımız “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (İhracat Bedelleri Hakkında) (Tebliğ No: 2018-32/48)” ve T.C. Merkez Bankası tarafından yayımlanan İhracat Genelgesi gereği ihracat bedellerinin süresinde yurda getirilerek İhracat Bedeli Kabul Belgesi’ne (İBKB) bağlanması, sonrasında da söz konusu ihracat bedellerinin yazımız tarihi itibarıyla en az %40’lık kısmının ilgili bankaya satılma, yani Türk Lirası’na çevrilme zorunluluğu bulunmaktadır. (Daha önce %25 olan bu oran yazı düzenleme tarihi itibarıyla %40 olarak belirlenmiş olup okuyucu tarafından ihtiyaç duyulması hâlinde güncel durumun öğrenilmesi önerilir.)

Diğer yandan 1 Ocak 2020 tarihi itibarıyla yürürlükte olan Incoterms® 2020 ele alındığında, ticaretin tarafı firmalarca özgürce belirlenecek şekilde 11 adet teslim şekli bulunmakta. Söz konusu teslim şekilleri EXW (Ex Works), FCA (Free Carrier), FAS (Free Alongside Ship), FOB (Free on Board), CFR (Cost and Freight), CIF (Carriage Insurance and Freight), CPT (Carriage Paid To), CIP (Carriage and Insurance Paid to), DPU (Delivered at Place Unloaded), DAP (Delivered at Place) ve DDP (Delivered Duty Paid) olarak düzenlenmiştir. Anılan teslim şekillerinin her birisi, satıcı ve alıcının yüklenmekte olduğu masraf kalemlerine yol göstermekte. Bu kapsamda, EXW teslim şeklinde eşyanın taşıma aracına yüklenmesi dahil tüm masraflar alıcıya ait olurken, FCA, FAS ve FOB teslim şekillerinde teslim ihracat ülkesinde belirlenen yerde gerçekleştiğinden ana taşıma bedeli (navlun bedeli) alıcıya ait olmaktadır. CFR ve CPT teslim şekillerinde sadece ana taşıma bedeli (navlun bedeli) satıcıya ait iken (sigortanın kimin tarafından yapılacağı taraflarca belirlenecektir) CIF ve CIP teslim şekillerinde ana taşıma bedelinin (navlun bedeli) yanında sigorta bedeli de satıcı tarafından ödenmektedir. Bunların da ötesinde, DPU ve DAP teslim şekillerinde ana taşıma bedeli (navlun bedeli) satıcıya ait iken (sigortanın kimin tarafından yapılacağı taraflarca belirlenecektir) varış ülkesinde muhtelif masraflar oluşabilmekte ve hatta DDP teslim şeklinde ithalat gümrüklemesi dahi satıcı tarafından yapılarak ithalat vergileri dahil tüm masraflar satıcı tarafından yüklenilmektedir. Ticaretin kâr etmek amacıyla yapıldığı ana mantığı içerisinde doğaldır ki ihracatçı tarafından yüklenilen salt mal bedeli dışındaki tüm bu masraf kalemleri bire bir ya da oransal olarak artışla alıcıya yansıtılmakta, söz konusu yansıtma da düzenlenen ticari fatura (ihracat faturası) ile yapılmaktadır.

Bakıldığında teslim şekli EXW olan mal faturası sadece mal bedelini kapsıyor iken teslim şekli FCA, FAS ya da FOB olan (F grubu) mal faturası yurt içi taşıma, yükleme/boşaltma gibi işlemleri de içermekte; teslim şekli CFR, CPT, CIF ya da CIP olan (C grubu) mal faturası yurt içi taşıma, yükleme/boşaltma ile birlikte navlun bedelini (ve duruma göre sigorta bedelini) de içerirken teslim şekli DPU, DAP ve DDP olan (D grubu) mal faturası bunlara ilave olarak varış ülkesi masraflarını da yansıtmaktadır. Bu durumda, bahse konu Incoterms® kuralları çerçevesinde farklı farklı içeriklerle düzenlenen ihracat faturaları karşısında %40’ı Türk Lirası’na çevrilecek “ihracat bedeli nedir” sorusu karşımıza çıkan konulardan bir tanesini oluşturmakta.

Incoterms® kuralları ile birlikte ortaya çıkan satıcının yüklendiği masraflar karşısında, konunun kambiyo mevzuatını oluşturan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’in (İhracat Bedelleri Hakkında) (No: 2018-32/48) söz konusu masrafları ele alan “İhracat bedelinden indirimler” başlıklı 7’nci maddesinde açıkça; ihracatla ilgili “navlun”, “sigorta primi”, komisyon, “ardiye”, “depolama”, antrepo, “gümrük resmi”, harç ve faktoring masrafları ile uluslararası para piyasalarında geçerli faiz oranlarını geçmemek üzere iskonto giderleri gibi masraflar için yapılacak indirimler ile konsinyasyon yoluyla ihraç edilen mallarla ilgili nakil, muhafaza, bakım ve fümügasyon, rafa (maniplasyon), satış ve benzeri masrafların ihracat bedelinden mahsup edileceği; ayrıca ticari teamüllerin gereği olarak satış akdinde veya akreditiflerde ayrıca varış yerinde tartı ve analiz yapılması şartı bulunuyorsa, tartı ve analiz sonucunda tespit edilen vezin noksanlığı veya kalite farkı ile ekspertiz ve tahkim ücretleri ve rafa (maniplasyon) masraflarının (hariçteki gözetme şirketleri ücretleri dahil) mal bedelinden mahsup edileceği ifade edilmiştir. Kısaca ele alırsak, tebliğ mal bedeline eklenen tüm ilave masrafların ihracat bedelinden düşüleceğini belirtmiştir.

Sonuçta Incoterms® kuralları çerçevesinde farklı farklı içeriklerle düzenlenen ihracat faturaları karşısında %40’ı Türk Lirası’na çevrilecek “ihracat bedeli nedir” sorusunun cevabı, “salt mal bedeli” olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda EXW teslimlerde bir sorun bulunmuyor, ancak bunun ötesine baktığımızda genel uygulama olarak FCA, FAS ya da FOB teslimli mal bedeli faturalarında yurt içinde oluşan yükleme/boşaltma, yurt içi nakliye gibi masrafların fatura üzerinde ayrıca belirtilmediği göz önüne alındığında, pratikte bu teslim şekillerine ilişkin ihracat faturalarında yer alan bedelin mal bedeli olarak alınması gerektiği sonucuna da ulaşılmaktadır. Ancak, “F” Grubu teslim şekillerinin ötesinde bulunan ve oluşan masrafların ayrı kalemler halinde belirtildiği “C” ve “D” grubu teslim şekillerine ilişkin ihracat faturalarında tebliğ kapsamı Türk Lirası’na çevirme işleminde esas alınacak “ihracat bedeli”nin tespiti için gerekli düzeltmelerin yapılması gerekmektedir.

Dr. Levent Özkardeş