Kurumsal yönetim çerçevesi; şirketin stratejik rehberliğini, yönetim kurulu tarafından yönetimin etkin gözetimini ve yönetim kurulunun şirkete ve pay sahiplerine karşı sorumluluğunu sağlamalıdır.
Yönetim kurulu yapıları ve prosedürleri hem ülkeler arasında hem de ülkelerin kendi içinde değişkenlik göstermektedir. Bazı ülkeler denetim ve yönetim işlevini farklı organlara ayıran iki kademeli yönetim kurullarına sahiptir. Söz konusu yapılar genellikle icracı olmayan yönetim kurulu üyelerinden oluşan bir “gözetim kurulu” ve tamamen icracı üyelerden oluşan bir “yönetici kurulu” içermektedirler. Diğer ülkeler ise icracı ve icracı olmayan yönetim kurulu üyelerinin bir araya gelmesinden oluşan “üniter” yönetim kuruluna sahiptirler. Bazı ülkelerde denetim amaçlı ayrıca ek bir kanuni organ bulunmaktadır. Şirketi idare etme ve yönetimi gözetleme görevleri hangi yönetim kurulu yapısına verilmiş olursa olsun bu ilkelerin uygulanması amaçlanmaktadır.
Yönetim kurulu şirket stratejisine yol göstermenin yanı sıra esas itibari ile çıkar çatışmalarını engelleyerek ve şirkete yönelik rekabet hâlindeki talepleri dengeleyerek şirket performansını izlemek ve pay sahipleri için yeterli getiriyi elde etmekle sorumludur. Yönetim kurullarının sorumluluklarını etkin bir şekilde yerine getirmeleri için tarafsız ve bağımsız muhakeme yapabilmeleri gerekir. Yönetim kurulunun diğer bir önemli sorumluluğu ise risk yönetim sistemini ve kuruluşun vergi, rekabet, iş, çevre, fırsat eşitliği, sağlık ve işçi güvenliği kanunları gibi yürürlükteki kanunlara uymasını sağlamakla görevlendirilmiş sistemleri denetlemektir. Bazı ülkelerde şirketler, yönetim kurulunun üstlendiği sorumlulukları ve yönetimin kime karşı mesul olacağını açıkça düzenlemeyi faydalı bulmuşlardır.
Yönetim kurulu, şirkete ve onun ortaklarına karşı sorumlu olmasının yanı sıra ayrıca onların menfaatine en uygun şekilde hareket etmekle görevlidir. Ek olarak yönetim kurullarının işçiler, alacaklılar, müşteriler, tedarikçiler ve yerel topluluklar dahil diğer menfaat sahiplerinin çıkarları için gerekli itinayı göstermesi ve adil bir şekilde davranması beklenmektedir. Sosyal ve çevre ile ilgili standartlara uyulması bu kapsamdadır.
Bazı ülkelerde yönetim kurulunun kanunlar gereği pay sahiplerinin, çalışanların menfaatlerini ve kamu yararını göz önünde bulundurarak şirketin üstün yararına hareket etmesi zorunlu kılınmıştır.
Bu ilke, yönetim kurulu üyelerinin güvene dayalı görevinin iki temel unsurunu belirtmektedir: özen borcu ve sadakat borcu.
Özen borcu, yönetim kurulu üyelerinin iyi niyetli şekilde, gerekli özen ve itinayı göstererek tam bilgiye dayalı esasla hareket etmelerini gerektirmektedir. Bazı ülke mevzuatlarında, basiretli ve makul bir kişinin benzer durumlarda nasıl davranacağını gösteren referans standartlar bulunmaktadır. Özen borcu neredeyse tüm ülkelerde, yönetim kurulu üyelerinin ağır kusuru olmaması ve karar alırken gerekli itinayı göstermiş olmaları şartıyla ticari olan kararlardaki hataları kapsamamaktadır. Bu ilke, yönetim kurulu üyelerini tam bilgiye dayalı esasla hareket etmeye davet eder. İyi uygulama, yönetim kurulu üyelerinin temel kurumsal bilgi ve uyum sistemlerinin özünde güvenilir olmasından emin olmaları anlamına gelmekte olup, ilkeler tarafından savunulan yönetim kurulunun temel gözetim rolünün temelini oluşturmaktır. Birçok hukuk sisteminde bu anlamlandırma özen borcunun bir unsuru olarak nitelendirilmekte iken diğer hukuk sistemlerinde sermaye piyasası düzenlemeleri, muhasebe standartları gibi düzenlemeler tarafından bir gereklilik olarak kabul edilmiştir.
Sadakat borcu; pay sahiplerinin adil muamele görmesi, ilişkili taraf işlemlerinin kontrol edilmesi ve yönetim kurulu üyeleri ile kilit yöneticiler için ücretlendirme politikası düzenlenmesi gibi bu belgede yer alan ilgili diğer ilkelerin etkin uygulanmasının temelini oluşturduğu için merkezi bir öneme sahiptir. Ayrıca grup şirketler bünyesinde çalışan yönetim kurulu üyeleri için de anahtar ilkedir. Şöyle ki bir şirket başka bir firma tarafından yönetiliyor olsa da yönetim kurulu üyelerinin sadakat borcu, grubu yöneten şirkete karşı değil şirkete ve onun tüm pay sahiplerine karşı bulunmaktadır.
Prof. Dr. Kadir Tuna
31.05.2023
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İngilizce İktisat Bölümü’nden 1999 yılında mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorayı aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde tamamladı.
İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi ve Bankacılık Araştırma Merkezi Müdürü’dür.
Başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere çeşitli üniversitelerde bankacılık ve finans konularında lisans ve yüksek lisans düzeylerinde dersler vermektedir. 2003 yılında 5411 sayılı Bankacılık Kanunu Tasarısı TBMM Bütçe Plan Komisyon üyesi, 2005 yılında DPT 9. Kalkınma Planı Finansal Hizmetler Özel İhtisas Komisyon üyesi, 2008 yılında T.C Ulaştırma Bakanlığı İntermodal Finansman Özel İhtisas Komisyonu üyesi ve 2012 yılında T.C Kalkınma Bakanlığı 10. Kalkınma Planı Finansal Hizmetler Özel İhtisas Komisyon üyesi olarak görev yaptı. Tuna, aynı zamanda Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Çatı Dergisi Danışma Kurulu üyesi, Halkbank Beraber dergisi ve Takvim Gazetesi köşe yazarıdır. Televizyonlarda ekonomi alanında yorumculuk yapan Tuna’nın uzmanlık alanı ekonomi, bankacılık ve finanstır.
Sorunuz başarılı bir şekilde uzmanımıza gönderilmiştir. Uzmanımız en kısa zamanda sorunuza yanıt verecektir.