Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ), küçük ve esnek yapılarıyla ekonomilerin vazgeçilmez unsurları hâline gelmişlerdir. Gerek istihdam ve katma değer yaratan gerekse de ekonomik kalkınmaya katkı sağlayan KOBİ’lerin öncelikli sorunları arasında kurumsallaşma ve finansmana erişim gelmektedir. Aslında bu iki unsur birbirleriyle iç içe geçmiş durumdadır, sorunların çözümü ise şirketlerin sermaye yapıları ile doğrudan ilişkilidir.
Yapılan akademik çalışmalar (Güler S., 2010), işletme büyüklüğü ile öz sermayeye ilave kullanılan yabancı kaynak kullanımı arasında pozitif yönlü bir ilişkinin ortaya çıktığını bize gösteriyor. Dolayısıyla KOBİ’lerin ölçek olarak büyüdükçe daha fazla yabancı kaynak kullanabildikleri, dolayısıyla daha fazla fon temin edebildiklerini de bize gösteriyor. Sistematik büyümenin öncelikli koşulunun ise kurumsallaşmadan geçtiği söylenebilir. Benzer şekilde OECD tarafından yayımlanan (2015) “KOBİ ve Girişimci Finansmanına Yeni Yaklaşımlar-Finansal Araçların Çeşitliliğini Artırmak” başlıklı raporunda (Aktaran Frolet I.) KOBİ’lerin günümüzdeki mevcut finansman kaynaklarına ilişkin olarak banka kredileri, varlık bazlı fonlama, sermaye piyasalarında alternatif borçlanma araçları ihracı, kitle fonlaması, ara finansman, risk sermayesi ve melek yatırımcılar gibi özel sermaye fonları üzerinden finansman ve KOBİ'lerin halka arzı gibi alternatiflerin öne çıkarıldığı gözlemlenmektedir. Burada sayılan alternatifler içerisinde geleneksel yapısıyla öne çıkan banka kredileri, KOBİ’lerin en sık kullandıkları dışsal finansman kaynağıdır, zira yeni şirket kurmak, nakit akışı sağlamak ve yatırım ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılmaktadır.
Halka arz, sermaye piyasası araçlarının satın alınması için her türlü yoldan yapılan genel bir çağrıyı ve bu çağrının devamında gerçekleştirilen pay (hisse) satışı olarak tanımlanmaktadır. Halka açılma karar süreçlerinde farklı unsurlar söz konusu olabilir: Şirket, büyümesini halka arz yoluyla finanse etmeyi tercih edebilir, halka açık şirketlerin finansal açıdan daha sağlam olduğu algılaması, rekabette halka açık şirketler için avantaj yaratabilir ya da şirket, çalışanlarını motive ve teşvik etmek amacıyla pay bazlı performans planlarını kullanabilir. Şirketler halka açılmak ve paylarının organize bir pazarda işlem görmesini sağlamak suretiyle hem önemli bir finansman kaynağından yararlanırlar hem de sermaye piyasasının denetim mekanizmaları sayesinde mali tablolarını da şeffaf hâle getirerek banka kredilerine de daha kolay erişebilme imkânına sahip olurlar. Özellikle ülkemizdeki KOBİ'lerin halka açılmalarının ve hisse senetlerinin borsada işlem görmesinin faydaları ise özetle; kurumsallaşma, kaynak ihtiyacının karşılanması, ortaklara likidite sağlanması, itibar görme, yaygın tanıtım olarak sayılabilir. Belirtildiği üzere, KOBİ’lerin halka açık hâle gelmesi, kurumsallaşmasının sağlanması açısından da önemli bir kilometre taşıdır. Şirkete yeni ortaklar almak sorumlulukları artırmakta ve buna bağlı olarak hesap verebilirlik, şeffaflık, sürdürülebilirlik gibi konular önem kazanmaktadır. Halka açılma sonrasında firmanın faaliyetlerinin giderek kişilerin varlığına bağımlı olmaktan kurtulması ve kendi kurum kültürünü oluşturması sürecinde halka açık olmanın getirdiği sorumluluk ve yükümlülükler kurumsallaşmaya önemli bir katkı sağlamaktadır.
Sonuç olarak gerek banka kredileri ile finansman gerek halka arz yoluyla pay satışı gerekse de alternatif finansal araçların kullanımı, KOBİ'lerin mali ve idari yapılarının denetim altına alınmasına imkân sağlayarak şirketlerin kurumsallaşma süreçlerini hızlandırmakta ve profesyonel yönetim imkânlarına daha kısa sürede kavuşabilmelerine olanak tanımaktadırlar.
Doç. Dr. ALİ HEPŞEN