Henüz açıklanmayan verilere göre geçtiğimiz yılı dünya ekonomisinin yüzde 3 büyüme oranı ile kapatması bekleniyor. Başta ABD ve Çin arasında başlayan ve 2019 yılında etkili olan karşılıklı ticari yaptırımlar küresel büyümenin yavaşlamasında etkili oldu. İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı ve bölgesel jeopolitik riskler, küresel büyümeyi tehdit eden başka unsurlar oldu. Geçtiğimiz yıl Çin’de ortaya çıkan ve önemli küresel tehdide dönüşen Corona virüsü, bu yıl en önemli risk olmaya devam ediyor.
Bu yıl da önemini koruyan bu tür gelişmeler, işletmeler açısından önemli riskleri barındırıyor. Kaynağı ne olursa olsun, tüketici güvenindeki zayıflama, talep tarafında belirsizlik yaratırken, arz tarafında mal ve hizmet sektörünün orta ve uzun vadeli planlama yapmasını engelliyor. Gelir düzeyi yüksek tüketici grubunun hâkim olduğu başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere, gelişmiş ülkelerde ekonomideki yavaşlama giderek büyüyen risk unsuruna dönüşmüş durumda. 2008 küresel krizinden farklı olarak sadece gelişmiş ülkelerde değil, gelişmekte olan ülkeleri de içine alan bu durum, dünya buhranına doğru ilerliyor.
Mevcut tabloya bakıldığında ABD ekonomisi, Euro bölgesinden pozitif ayrışmaya devam ediyor. ABD kamuoyu kasımda yapılacak başkanlık seçimlerine odaklandı. Anket sonuçları, Donald Trump’ın bir dönem daha görev yapacağını gösteriyor. Seçim yılı olması nedeniyle ekonomiyi destekleyecek adımların atılması, dolayısıyla büyümenin beklentiler üzerinde olacağı tahmin ediliyor. ABD’ye ilişkin başka önemli bir detay, geçtiğimiz yıl aralık ayında Çin ile mutabakata varılan Faz 1 anlaşması. Anlaşmaya göre Çin önümüzdeki iki yılda ABD’den başta sanayi, tarım olmak üzere 200 milyar dolarlık ithalat yapma sözü verdi. Anlaşmanın özellikle ABD ekonomisine önemli katkı yapması bekleniyordu. Ancak Çin’de ortaya çıkan Corona virüsü tehlikesi nedeniyle Çin hükümeti anlaşma şartlarını yeniden gözden geçirilmesini isteyebilir. Çin’de her geçen gün artan vaka ve ölüm sayısına rağmen henüz önlem alınamamış olması, tüm ülkeler tarafından kaygıyla izleniyor. Yapılan ilk tahminlere göre 2020 yılında Çin ekonomisinde yüzde 1’lik küçülme bekleniyor. Hâlihazırda Çin’den ithalat yapan birçok ülke yeni siparişler vermediği gibi mevcut siparişleri de iptal etmeye başladı. Böyle bir durum aynı zamanda ara mal ithalatının yoğun olduğu düşünülürse başta otomotiv sektörü olmak üzere birçok sektörde üretimde aksamalar yaşanması ihtimalini kuvvetlendiriyor. Çin hâlen dünyanın en büyük tedarikçisi konumunda, kısa vadede birçok ülkede faaliyet gösteren büyük ve küçük işletme sorun yaşayacak. Öte yandan Türkiye birçok ürünü üretme konusunda büyük avantaja sahip. Mevcut gelişmelere bakıldığında beklenen sonuçlardan biri, Çin’de yoğunlaşmış olan üretim riskini birçok büyük markanın ve işletmenin gözden geçirmesi ve yeni tedarikçi merkezleri belirlemesidir.
Çin’deki gelişmelerden en çok etkilenecek sektörlerin başında turizm geliyor. Vakaların Çin dışında görülmeye başlanması, dünyanın her yerine seyahat eden ülke vatandaşlarının bu yıl seyahat taleplerini azaltabilir. Hâlihazırda Çinlilerin ağırlıklı seyahat ettiği bölgelerde rezervasyon iptalleri yaşanıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı açıklamalar, konunun çözümüne ilişkin henüz somut gelişmelerin olmaması kaygıları artırıyor. Turizm sektörü, birçok sektöre katma değer sağlama özelliğine sahip. Bu durumun havayolu şirketlerini, seyahat gemilerini, acenteleri, otelleri, otellerin tüm tedarikçilerini etkilemesi bekleniyor.
Son yıllarda Asya ekonomileri büyüme konusunda pozitif ayrışırken Avrupa Birliği ise büyümede en fazla sorun yaşayan bölge oldu. Faizlerin negatif seviyede olduğu Euro bölgesinde, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma sürecinin kesinleşmesi bölge ülkelerde büyük hayal kırıklığı yarattı. Para ve maliye politikasında kullanılan tüm teşviklere rağmen toparlanma işaretlerinin henüz belirginleşmesi bu yıl içinde olumsuz havanın devam etmesine neden oluyor. Avrupa bölgesinde devam eden üç temel sorun var: Birinci sorun demografik yapı, tüketim de zayıflığa neden oluyor. İkinci sorun koalisyon hükümetleri nedeniyle politik risklerin devam etmesi. Üçüncü sorun Fransa’da başlayan gösteriler. Gösterilerin kaynağı ise ülkedeki gelir adaletsizliği.
2020 yılının genel görünümüne bakıldığında, işletmeler açısından risk ve fırsatları barındırıyor. Geçtiğimiz yıl yaşananlar ve bu yıla ilişkin beklentiler, işletmeler açısından bazı önceliklerin dikkate alınmasını gerekli kılıyor. Bunları şöyle sıralayabiliriz: Pazar çeşitliliği mutlaka artırılmalı. Sadece iç piyasaya ya da dış piyasaya yönelik çalışmak, riski yönetmek için yeterli değil. Kârın belli bölümü sermayeye aktarılmalı. Borçlanma maliyetlerindeki dalgalanmalara karşı mutlaka güçlü sermaye ile çalışılmalı. Yüksek stokla çalışmak yerine müşteri taleplerine hızla cevap verebilecek üretim modeli kurulmalı. Artık yüksek stokla çalışma dönemi geride kaldı. Her müşteri çok değerli. Müşterinin memnuniyet ya da memnuniyetsizliğinin negatif ve pozitif etkileri hiçbir dönemde bu kadar etkili olmamıştı. Son olarak çalıştığınız ekibinizin sayısı değil niteliği önemli.
Doç. Dr. Kadir Tuna