Ticari yaşam içinde işletmeler satışını gerçekleştirdikleri mal ve hizmetlerin bedelini peşin olarak veya vadeli olarak tahsil ederler. Satılan mal ve hizmetin bedeli peşin işlemlerde hemen elde edilirken vadeli satışlarda tahsil edilmesi zaman alır. Vadeli satışlar tahsilât gerçekleşene kadar alacaklar hesabında takip edilir.
Günümüzde vadeli satışların toplam satışlar içindeki payı birçok işletme bakımından peşin satışların toplam satışlara oranını geçmiştir. Bu değişim, etkin bir alacak takip ve tahsilât sistemi oluşturulmasını, günümüz işletmelerinin önem ve öncelik verdikleri konulardan birisi haline getirmiştir. Alacaklarını etkili biçimde yönetemeyen işletmeler alacaklarının tahsil edilememesi sorunuyla karşı karşıya kalmakta, bu ise mali açıdan ciddi olumsuzluklara neden olabilmektedir.
Vergi kanunlarımızda da tahsilinde sorun yaşanan alacaklar bakımından bazı düzenlemelere yer verilmiş ve belirli mükelleflere şüpheli alacaklar ile değersiz alacaklar bakımından karşılık ayırma imkânı sağlanmıştır.
Şüpheli alacaklar için karşılık ayrılmasına ilişkin esaslar Vergi Usul Kanununun 323’üncü maddesinde açıklanmıştır. Buna göre bir alacağın şüpheli alacak olarak değerlendirilebilmesi için,
1- Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesiyle ilgili olması,
2a- Dava veya icra safhasında bulunması ya da
2b)- Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacak olması gerekmektedir.
Bu iki koşulu bir arada taşıyan alacaklar şüpheli alacak olarak değerlendirilmekle birlikte uygulamada özellikle dikkat edilmesi gereken konulara aşağıda yer verilmiştir:
- Vergi mevzuatımıza göre şüpheli hale geldiği değerlendirilen alacaklardan, sadece ticari ve zirai faaliyetlerle ilgili olanlar için karşılık ayrılabilir. Bunlar dışında kalan kazanç unsurlarıyla ilgili alacaklar dolayısıyla şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün değildir.
- Şüpheli alacaklar için sadece bilanço esasına göre defter tutan mükellefler karşılık ayırabilir. İşletme hesabı esasına göre defter tutanlar ile basit usulden yararlanan mükellefler için VUK 323’üncü maddesinin uygulanması söz konusu değildir.
- Alacağın vade tarihi geçmeden şüpheli hale geldiğinden bahsedilemeyeceği için ancak bu tarihten sonra alacak için karşılık ayrılması mümkündür.
- Şüpheli hale gelen alacağın teminatlı bir alacak olmaması gerekir. Çünkü teminata bağlanmış alacaklar teminatın paraya çevrilmesi yoluyla tahsili garanti altında olan alacaklardır. Ancak teminatın geçerliliğini yitirmiş olması halinde bunlar için de karşılık ayrılabilir.
- Şüpheli alacak karşılıkları ancak alacağın şüpheli hale geldiği yılda ayrılabilir. Diğer bir deyişle alacak hangi yıl içinde şüpheli hale gelmişse o yıl karşılık ayırma işleminin yapılması gerekmekte olup izleyen yıllarda yapılacak karşılık ayırma işlemi vergi idaresince kabul edilmemektedir.
- Kamu idare ve müesseselerinden kaynaklanan bir alacağın zamanında tahsil edilememesi durumunda söz konusu alacakların şüpheli alacak olarak değerlendirilip karşılık ayrılması mümkün değildir.
- Yurt dışından olan alacaklara ilişkin olarak şüpheli alacak karşılığı ayrılabilmesi için ilgili ülkenin, mahkemelerinde dava açılması veya icra mevzuatı uyarınca icra takibine başlanılmış olması gereklidir.
- Avukatlık ücreti, yargı harcı, notere yapılacak ödemeler ile posta giderleri toplamı dikkate alınarak tahmin edilecek dava maliyetinin, alacaktan daha fazla olduğu hallerde alacağın dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük olduğu değerlendirilebilir. Bu durumda alacak için karşılık ayrılabilmesi için tahsilinin sağlanmasına yönelik olarak farklı günlerde en az iki kere yazı ile istenmesi ve buna rağmen tahsil edilememiş olması gerekmektedir. Ancak yazılan yazıların usulü çerçevesinde gönderildiğine ve ilgilisine ulaştığına dair kayıtların muhafaza edilmesine de özen gösterilmelidir.
Şüpheli hale gelen alacaklar için karşılık ayrılmasına imkân tanınmasıyla gelirlerin gerçek değerleri üzerinden vergilendirilmesi amaçlanmıştır. Vergi idaresince ayrıntılı şekilde düzenlenmiş bulunan bu imkânın, mükelleflerce yukarıda yer verilen açıklamalar göz önünde bulundurularak kullanılması kendi menfaatlerine olacaktır.
Tamer Aksoy