Hızla gelişen teknoloji ve iletişim araçları sayesinde bildiklerimiz işlevselliğini yitiriyor. Bunun sonucu olarak da verimliliği minimize ediyor. Kişisel olarak baktığımızda minimize, fakat işletme olarak baktığımızda ise yok olma sonucuna kadar götürebiliyor. Accenture CEO’su Pierre Nanterme’nin dediği gibi 2000 yılında Fortune 500 listesinde yer alan işletmelerin yarısı günümüzde yok. Buna sebep olarak da işletmelerin gelişen teknolojilere, özellikle de dijital dünyaya adapte olamamaları olarak gösteriyor. Cisco CEO’su John Chambers da bir uyarıda bulunuyor: “Önümüzdeki 10 yıllık bir süreç içinde işletmelerin %40’ı dijital dünyadaki gelişmelere ayak uyduramaz ise yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.
Nanterme ve Chambers’ın bu uyarılarını da dikkate alarak geçtiğimiz haftalarda Massachusetts Institute of Technology’den (MIT) dijital dönüşüm üzerine online dersler almaya başladım. Evet, önümüzdeki aylarda dijital dönüşümün işletmeleri ilgilendiren boyutunu, izlenimlerimi ve kazanımlarımı aktaracağım, fakat önce MIT’nin sunmuş olduğu online eğitim tecrübemi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Online eğitimin birçok boyutu var; öğrenci, öğretmen, eğitim kurumu ve ekonomi gibi. Open Education Database verilerine göre online eğitim alan öğrenci sayısı 3 milyonu geçmiş durumda. En az bir veya birkaç ders alan öğrenci sayısı ise 6 milyona ulaştı.
Online eğitim kazanımlarımı şu şekilde sıralayabilirim;
Maliyet düşük. Örgün eğitimle kıyasladığımızda online eğitim maliyeti daha düşük. Üzerine bir de Amerika’da kalma masraflarını eklediğinizde maliyet daha da katlanıyor.
Ders çeşitliği daha fazla, dijital dönüşüm üzerine 9 farklı ders alıyoruz. Bu örgün eğitimde olsaydı bir dönem ve bir ders ile sınırlı kalacaktı.
Öğrenme atmosferi çok rahat. Pijama ile derse girebiliyorsunuz. İstediğiniz zaman dersleri dinleyebiliyorsunuz veya çalışabiliyorsunuz. Elektronik ortamda sorularınızı her zaman soruyor ve yanıtlarını kısa sürede alabiliyorsunuz. Sınav ve ödev sonuçlarını almak için beklemiyorsunuz. Çalışma zaman ve takvimini kendiniz belirliyorsunuz.
Networking. Derse katılan sınıf arkadaşlarınızın sayfalarını ziyaret edebiliyor, onlar hakkında bilgi edinebiliyor ve irtibata geçebiliyorsunuz. Ortaklaşa projeler de yürütebiliyorsunuz. Hatta ortaklaşa iş yapma fırsatları da yakalayabiliyorsunuz.
Global bağlantı. Online eğitim demek hocanın kamera karşısına geçip dersi anlatması değil. Elbette bu da yapılıyor. 15 gün de bir hocalar kamera karşısına geçiyor. Amerika’dan, Londra’dan ve Singapur’dan hocalar aynı anda canlı bağlantı ile derse giriş sağlıyorlar. Anlatım sırasında hocaya chat üzerinden soru sorma fırsatı da bulabiliyorsunuz. O dersi kaçırdıysanız, kaydını birkaç saat veya gün sonra izleme fırsatı bulabiliyorsunuz.
Disiplin ve sorumluluk gerektiriyor. Her ne kadar rahat ve konforlu desek de, online daha fazla motivasyon ve zaman yönetimi becerileri gerektiriyor. Hocayla konuşayım bana bir fırsat versin, ertelesin gibi bahanelere yer yok.
Daha fazla etkileşim ve konsantre sağlıyor. Utanırım, ne derler, ne düşünürler, sorarsam ayıplarlar sorunu yok. Her ne kadar 300’e yakın arkadaşın olsa da sadece sensin. Sen ve bilgisayarın.
Hava kötü, bugün okul yok, servis gecikti, trafik sıkıştı sorunları ile karşı karşıya değilsin.
Çevresel etkenler ele alındığında çevre dostu bir eğitim sistemi olduğunun da altını çizebiliriz.
Ders modülünü kendi kaynaklarınızla zenginleştirebiliyorsunuz. Dashboard olarak tanımlanan ve sadece size ait olan bölüme ilave olarak dosyalar, kaynaklar, videolar ve diğer öğrenme materyalleri ekleyerek ders içeriğini zenginleştirebiliyor, isterseniz bu materyalleri sınıf arkadaşlarınızla paylaşabiliyorsunuz.
Tartışma konuları açarak diğer sınıf arkadaşlarınızın fikirlerini alabiliyor ve değerlendirebiliyorsunuz. Çalışma grupları oluşturabiliyor veya oluşan gruplara katılabiliyorsunuz.
Online eğitimin sunmuş olduğu fırsatların sayısını daha da artırabiliriz. Sistem, eğitim kurumları için her ne kadar fırsatlar sunsa da tehlikeyi de beraberinde getiriyor. İstanbul’da aynı şehirde bulunan diğer bir eğitim kurumunu rakip olarak görüp pozisyonunuzu ona göre belirleseniz de fazla değil çok yakın bir tarihte rakipleriniz, Harvard, MIT, Oxford gibi okullar olacak. Hatta MIT yerel bir üniversite ile iş birliği yaparak dijital dönüşüm derslerini İspanyolca olarak da veriyor. Global rakiplerinizle mücadele etmenin temel yolu ise sistemi en etkin şekilde kullanmak, fark oluşturmak, yenilikçi çözümler üretip uygulamaya koymak ve rakip olarak karşınıza çıkacak olanlarla şimdiden iş birliği içine girmek. Ülke ve toplumun eğitimde karşılaştığı sorunların çözümüne yönelik geliştirilecek online eğitim modülleri de fırsat değerlendirme olarak görülebilir.
Not: TÜBİTAK, Kalkınma Ajansları ve Avrupa Birliği’nin, işletmelerin teknoloji odaklı yatırım ve projelerine hibe desteği mevcut. İşletmeler bu hibelerden faydalanarak sistemlerinin oluşumuna yönelik çalışmalar yapabilir.
Fatih ÖNCÜ