Yapay Zekâ Teknolojilerinin İş Dünyası Ekosistemine Etkileri

Yapay zekânın, farklı endüstrilerden katılımcıların iş yapma şeklinden sağlık alanında tıbbi bakıma erişimi iyileştirmeye, perakende satışta müşteri hizmetleri sorunlarını azaltmaya kadar geniş yelpazede hizmetler üzerinde değiştirici bir etkisi bulunuyor. Yapay zekâ alanında yaşanılan zorluklar konusunda ise hayli ortak nokta var.

KPGM Yapay Zekâ Raporu’na göre katılımcıların yüzde 46'sının zorluklar listesinin başında teknoloji yeteneklerini anlama eksikliği geliyor. Bunu yüzde 36 ile eğitim eksikliği, yüzde 32 ile yatırım finansmanı yetersizliği izliyor.

Deloitte Yapay Zekâ Raporu’na göre şirketler kendi altyapılarını kurmak için büyük yatırımlar yapmak yerine çoğunlukla bulut servis sağlayıcılar yoluyla ihtiyaç duydukları yapay zekâ uygulamalarına erişiyor. Özellikle endüstriyel ürünler alanında düşük yapay zekâ yatırım bedelleri ile yüksek geri dönüşler yakalanabileceği ifade edilen raporda öncü firmaların pazarda etkin duruma gelecekleri ifade ediliyor. Bununla birlikte firmalara yapay zekâ hizmeti sunan firmaların tekel gücü elde etmeleri konusunda oluşacak risklerin göz önünde bulundurulması gerekiyor.

McKinsey 2020 Yapay Zekâ Raporu’nda pazarlama-satış, finans, tedarik zinciri, insan kaynakları ve hizmet sektöründen 2.395 çalışan ile gerçekleştirilen anket sonuçları yer alıyor. Yapay zekâ uygulamalarını öncü olarak kullanan firmaların rakiplerine göre daha yüksek kâr marjlarına ulaştığı ifade ediliyor. Kâr artışı, gelir artışı ve maliyet azalışları kaynaklı olarak gerçekleşiyor. Yapay zekâ uygulamalarını kullanan firmaların kullanmayan firmalara göre yüzde 20'lik bir gelir artışı elde ettiğinin ifade edildiği raporda, bahse konu gelir artışının bir kısmının dinamik fiyatlandırma sayesinde olduğu açıklanıyor. Makine öğrenmesi gibi yöntemlerle gerçekleştirilen fiyatlandırma davranışı statik değil, zamana, potansiyel satın alıcıya ve ürüne göre farklılaştırılıyor. Ayrıca envanter ve ürün optimizasyonunu, fiyatlandırma ile müşteri hizmetlerinin analizinin denetlenmesi gibi iş akışlarında yapay zekâ tabanlı programlar aracılığı ile süreçlerin etkinliğinde artış sağlandığı belirtiliyor.

Covid-19 bu süreci hızlandırıcı bir etki oluşturdu. İşçi çıkarma eylemlerini daha rahat bir şekilde yapabilme olanağına kavuşan firmalar, emeğe güvenmek yerine otomasyona güvenerek ilerleyebileceği bir dönem yakaladı.

TASAM Yapay Zekâ Programı Çalıştayı sonuçlarında ise;

  • Türkiye'nin birçok teknoloji alanını kapsayan bir teknoloji politikasına ihtiyacı olduğu,
  • Türkiye'nin spesifik sektörler üzerinde politika geliştirmesinin daha doğru bir strateji olacağı,
  • Veri yönetişimi ve veriye yaklaşım hususlarının tekrar gözden geçirilmesi gerekliliği,
  • İş gücüne gerekli niteliğin sağlanması amacıyla eğitim programlarının oluşturulması,
  • Veri kalitesinin artırılması gereklilikleri üzerinde duruluyor.

Karar verme ve yeni deneyimler edinmeyi kapsayacak şekilde bilişsel performansın genişletilmesi olarak da tarif edilen “artırılmış zekâ”nın 2021 yılında üreteceği katma değerin 2,9 trilyon dolar, çalışanların verimliliğine katkısının ise 6,2 milyar saat olacağı öngörülüyor.

Türkiye Bilişim Derneği Yapay Zekâ Raporu’na göre ülkemizin yapay zekâ alanında küresel ölçekte rekabetçi konumda olabilmesi, gereksinim duyulan sektörlerde yapay zekâ çözümlerinin hızlı şekilde hayata geçirilebilmesi ve bir yapay zekâ ekosistemi oluşturulması için;  

  • Eş güdümleyici ve denetleyici kamu sektörünün,  
  • Esnek ve dinamik bir üretim özelliği olan özel sektörün,
  • Yaratıcı ve yenilikçi teknolojiler geliştirecek üniversitelerin,  
  • Toplumun değerlerini kollayacak meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarının (STK) etkileşimi ve paylaşımının temel alınması gerekiyor.

Türkiye'nin yapay zekâ geliştirilmesi aşamasında yaşadığı sorunlara bakıldığında; altyapı, insan kaynağı, paydaş rolleri (sinerji iletişim sorunları), hukuki altyapı, veri paylaşımı ve strateji eksikliği önemli problemler olarak sıralanabilir.

Raporda özet olarak, ortak çalışma ortamlarının oluşturulması, stratejik planların yapılması, yapay zekâ ürünlerini belirleyecek yol haritalarının hazırlanması, yapay zekâ ve yapay zekâ etiği ile ilgili müfredatın hazırlanması, yapay zekâ alanıyla ilgili hukuk yasalarının ve etik normların belirlenmesi öneriliyor. Uzun vadedeki öneriler ise yerli ve ulusal yapay zekâ endüstrisinin geliştirilmesi, nitelikli eleman ihtiyacının karşılanması, AR-GE kültürünün ve altyapısının oluşturulması, uluslararası AR-GE iş birliklerinin ve küresel şirketlerin AR-GE ofislerinin Türkiye’ye gelmesinin teşvik edilmesi şeklinde özetlenebilir.

Raporların ana hatlarına bakılacak olursa Covid-19 ile beraber yapay zekâ alanındaki yatırımlar ve dönüşümler hızlanmış durumda. Özellikle robotik alanda açık kaynaklı yazılımların kullanımının artması, istisnai dönemler olmakla beraber genelde sensör fiyatlarının azalması, farklı teknolojilerin bir araya getirilmesi ve hızlı prototip geliştirme becerisinin edinilmesi ile beraber ilgili alandaki çalışmalar hız kazandı. Endüstri alanındaki dijital dönüşümün ve yapay zekâ uygulamalarının yükselme eğilimi bu nedenledir. Birçok anlamda maliyetleri azaltıcı, etkinliği ve kaliteyi artırıcı etkinin yanında birçok hizmet ve ürünü bizlerle buluşturacak olan yapay zekâ alanına gün geçtikçe küresel anlamda atfedilen değer artıyor.

Ülkemiz özelinde raporların ortak noktalarına bakıldığında; Türkiye gerek yapay zekâ sektörüne yapılan yatırım tutarı, start-up sayısı, akademisindeki çalışma ve atıf sayısı bakımından, bürokrasi özelindeki strateji ve planlama, istihdam, iş olanakları, eğitim açısından geri sıralarda kalıyor. Endüstri devriminde geç kalmamız olgusu üzerinden geçirdiğimiz çocukluk-gençlik-yetişkinlik muhabbetlerinin devamına yapay zekâ devrimi muhabbetlerini eklemek istemiyorsak bir an önce tüm paydaşlar ile beraber bu sürece gereken önemi vermemiz gerekiyor.

Dr. Selim Süleyman

Uzman Hakkında

Dr. Selim Süleyman
Girişimcilik

Sakarya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü’nden 2005 yılında mezun oldu. 2006 yılında İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde Uluslararası Ticaret Bölümü’nde yüksek lisansa başlayan Süleyman, 2007 yılında mezun oldu. 2008 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim dalında başladığı doktora eğitimini, “Merkez Bankası Para Politikalarının Kredi Kanalıyla İmalat Sanayi Sektöründe Faaliyet Gösteren KOBİ’lerin Bilançosuna Etkisi” konulu tez çalışması ile 2013 yılında tamamladı. Hâlihazırda çeşitli üniversitelerde iktisat, işletme ve yöneticilik konularında Yüksek Lisans dersleri veriyor.

2006 yılında İstanbul Ticaret Odası KOBİ Araştırma ve Geliştirme Şubesinde iş hayatına başlayan Süleyman, 2009 Aralık ayından 2013 Temmuz ayına kadar çalıştığı kurumda KOBİ Araştırma Servisi şefi olarak çalışmalarını sürdürdü. Bu süre zarfında 340 bin üyesi olan ve bu üyelerin % 99’unun KOBİ niteliğinde olan firmalarla ilgili eğitimlerde, projelerde bilgilendirme seminerleri ve araştırmalarda bulundu.

Tüm Uzmanlar
Uzmanın Diğer Makaleleri