İklim değişikliği konusu 1970’li yıllardan itibaren uluslararası kamuoyunun gündemine girmiş ve ortaya çıkardığı olumsuzluklarla mücadele konusunda bu tarihten itibaren somut adımlar atılmaya başlanmıştır. 1972 yılında toplanan Stockholm Konferansı ve sonrasında 1973’te UNEP’in (Birleşmiş Milletler Çevre Programı) kurulması, 1988 yılında Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin oluşturulması, 1992 yılında Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin imzaya açılması, 1994’te sözleşmenin yürürlüğe girmesi, 1997’de sözleşmenin bir bileşeni olarak Kyoto Protokolü’nün imzaya açılması, 2002 Johannesburg Zirvesi, 2012 Rio+20 Zirvesi, 2015 Paris İklim Anlaşması ve gelinen aşamada 2019 Aralık ayında Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın açıklanması, bu süreçteki başlıca adımlardır.
İklim değişikliği ile mücadele konusu, özellikle Birleşmiş Milletler ve bünyesindeki UNEP, UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) ve UNECE (Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu) gibi uluslararası örgütler, Avrupa Birliği ve bünyesindeki yapılar (Avrupa Komisyonu, Avrupa Çevre Ajansı), bazı NGO’lar ve sivil toplum kuruluşları (WWF, Greenpeace vb.) tarafından sahiplenilmiş ve bugüne kadar ortaya çıkan somut adımlar, sayılan bu kuruluşlar tarafından atılmıştır.
2015 yılında imzaya açılan ve Kasım 2016’da yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması’nın, küresel ortalama sıcaklık değerini, sanayi öncesi dönem olarak kabul edilen 1850-1900 öncesi döneme göre 2°C’nin altında tutmak, mümkünse 1,5°C ile sınırlandırmak hedefi doğrultusunda, küresel ısınmaya yol açan karbon emisyonlarının sınırlandırılması ve yeşil bir ekonominin oluşturulması çabaları, AB Komisyonu Başkanlığı’na Ursula von der Leyen’in getirilmesi sonrasında, 2019 yılı Aralık ayında Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın ilanıyla birlikte ileri taşınmıştır.
Avrupa Yeşil Mutabakatı, AB ülkeleri için olduğu kadar; AB ile siyasi, coğrafi ve ekonomik ilişkileri bulunan dış dünyayı da etkileyecek ve dönüştürecek bir büyüme stratejisi ve yol haritasıdır. AB, bu yol haritası belgesiyle, “2050 yılında karbon-nötr ilk kıta olmayı, ekonomik büyümenin kaynaklardan bağımsızlaştırılmasını ve bu politikalar doğrultusunda hiç kimseyi ve hiçbir bölgeyi geride bırakmamayı” taahhüt etmiştir. AB Yeşil Mutabakatı’nın temel ilkeleri aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
· AB’nin iklim hedeflerinin artırılması. Net sera gazı emisyonlarının 2050 yılı itibarıyla sıfırlanması, 2030 yılı itibarıyla 1990 öncesi döneme göre %55 oranında azaltılması,
· Sanayinin daha yeşil bir ekonomi oluşturacak şekilde dönüşümü,
· Yenilenebilir enerjinin payının artırılması,
· Yeşil binaların ve bina yenileme faaliyetlerinin desteklenmesi,
· Akıllı ve temiz teknoloji içeren ulaşım yatırımları,
· Tarladan sofraya ya da çiftlikten çatala olarak özetlenen adil, sağlıklı ve temiz gıdaya erişim,
· Biyoçeşitliliğin korunması ve iyileştirilmesi,
· Sıfır kirlilik prensibi,
· Teknolojinin, AR-GE faaliyetlerinin tüm bu çabaları desteklemesi.
Tüm bu ilkeler ve hedefler doğrultusunda AB, ekonomisini hem çevresel açıdan sürdürülebilir kılmak hem de rekabetçi bir hâle getirmek için bu belgeyi açıklamış, mutabakatı besleyecek ve dönüşüme kaynaklık edecek yasal-yapısal düzenlemeleri yürürlüğe koymaya başlamıştır. Aynı zamanda bu dönüşümden etkilenecek kırılgan gruplar için de önlem paketleri, finansal destek mekanizmaları açıklamıştır.
Ülkemiz de en büyük ihracat pazarı olan AB’deki bu gelişmeleri dikkate alarak, ekonomisini bu ilkeler doğrultusunda dönüştürerek hem iklim değişikliği çabalarına katkı vermek hem de AB nezdinde var olan pazar payını ve rekabetçiliğini diğer ülkelere kaptırmamak mecburiyetindedir. Bu anlamda temmuz ayında açıklanan Yeşil Mutabakat Eylem Belgesi, ekim ayında Paris İklim Anlaşması’nın onaylanması, 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefinin konması gibi adımlar olumludur. Bununla birlikte atılan bu adımların uygulamaya ne ölçüde yansıyacağını da bekleyip görmek gerekmektedir.
Sena Gürsoy
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden 1999 yılında mezun oldu. 2006 yılında aynı üniversiteden Kamu Yönetimi-Yönetim Bilimleri alanında yüksek lisans derecesini aldı.
Çalışma hayatına 2002 yılında İçişleri Bakanlığı bünyesinde İl Planlama Uzman Yardımcısı olarak başlayan Gürsoy, 2005’te İl Planlama Uzmanlığı’na atandı. 2008 yılından bu yana İzmir Kalkınma Ajansı’nda çalışan Sena Gürsoy, ajansın farklı birimlerinde uzman ve birim başkanı olarak görev yaptı, Genel Sekreterlik görevini vekâleten yürüttü. İyi derecede İngilizce bilen Gürsoy, evli ve bir çocuk babası.
Sorunuz başarılı bir şekilde uzmanımıza gönderilmiştir. Uzmanımız en kısa zamanda sorunuza yanıt verecektir.