Günümüzde teknoloji, ülke ekonomilerinin gelişme hızının en önemli belirleyici unsuru hâline gelmiştir. Teknoloji üreten, üretim alanlarında teknolojinin sağladığı imkânlardan yararlanan ülkeler ekonomik alanda da diğer ülkelere nazaran önemli üstünlükler sağlamıştır. Tabii ki teknolojinin geliştirilmesi ve üretim alanında denenmesi ciddi maliyetler içermektedir. Ancak bu maliyetlere katlanılmadan da teknoloji geliştirilmesi mümkün olmamaktadır. Bu nedenle özellikle az gelişmiş ülkelerde devletler, teknoloji araştırma ve geliştirme faaliyetlerini teşvik ederek desteklemektedir. Ülkemizde de bu doğrultuda teknoloji gelişiminin sağlanabilmesi için 2001 yılında 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu çıkarılmıştır.
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri; yeni veya ileri teknolojide mal ve hizmet üretmek isteyen girişimcilerin, araştırmacı ve akademisyenlerin sınaî ve ticari faaliyetlerini üniversitelerin yanında veya yakınında yürütebilmelerine ve bu üniversitelerden yararlanabilmelerine imkân vermek için kurulmuş akademik, sosyal ve kültürel siteler olarak tanımlanmaktadır.
4691 sayılı kanunla esas olarak sanayimizin uluslararası alanda rekabet edebilme yeteneğinin artırılması ve ihracata odaklı bir hale dönüştürülebilmesi için, üniversiteler, araştırma kurum ve kuruluşları ile üretim sektörleri arasında iş birliği sağlanması amaçlanmıştır. Bu sayede teknolojik bilgi üretilmesi, üründe ve üretim yöntemlerinde yenilik geliştirilmesi ve ürün kalitesinin veya standardının yükseltilmesi mümkün hâle getirilmiştir.
Ayrıca, teknoloji geliştirme bölgelerinin kurulmasıyla, küçük ve orta ölçekli işletmelerin yeni ve ileri teknolojilere uyumu kolaylaşmış, teknoloji yoğun üretim ve girişimcilik özendirilmiş, yüksek ve ileri teknoloji içeren yatırımların önü açılmış, araştırmacı ve vasıflı elemanlara iş imkânı yaratılmış ve yabancı sermayenin ülkeye girişi hızlandırılmıştır.
Bu amaçlar doğrultusunda teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyet gösteren mükelleflere devlet tarafından önemli teşvikler sağlanmıştır. Sağlanan teşvikler arasında vergi teşvikleri de önemli bir yere sahiptir. Bu kapsamda, teknoloji geliştirme bölgelerinde;
- Faaliyet gösteren gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, münhasıran bu bölgelerdeki yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları 31/12/2023 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden istisna edilmiştir,
- Çalışan Ar-Ge ve destek personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri 31/12/2023 tarihine kadar her türlü vergiden istisna edilmiştir,
- Faaliyette bulunan girişimcilerin kazançlarının gelir veya kurumlar vergisinden istisna bulunduğu süre içinde münhasıran bu bölgelerde ürettikleri ve sistem yönetimi, veri yönetimi, iş uygulamaları, sektörel, internet, mobil ve askeri komuta kontrol uygulama yazılımı şeklindeki teslim ve hizmetleri katma değer vergisinden istisna edilmiştir.
Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanlığınca açıklanan bilgilere göre Teknoloji Gelis¸tirme Bo¨lgeleri Kanunu kapsamında 2001 yılından bu yana ülkemizde 61 teknoloji gelis¸tirme bo¨lgesi kurulmuştur. Bunlardan 46 tanesi hâlen faaliyette olup kalan 15’i, altyapı c¸alıs¸maları devam ettiğinden faaliyete henüz başlamamıştır. Haziran ayı itibarıyla teknoloji geliştirme bölgelerinde 24 milyar 581 milyon 859 bin 842 liralık satış ve 2 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirilmiştir. Teknoloji geliştirme bölgelerinde hâlen 3.325 firma faaliyet göstermektedir. Bunlardan 761'i akademisyenlerce kurulmuş veya akademisyen ortağı bulunan, 174'ü ise yabancı veya yabancı ortağı bulunan firmalar olarak belirtilmektedir. Teknoloji geliştirme bölgelerinde istihdam edilen personel sayısı ise 33.380 kişidir.
4691 sayılı kanunla alınan tedbirler sayesinde 2001 yılından bu yana teknoloji gelişiminde önemli sayılacak ölçüde yol alındığı bir gerçektir. Ancak teknoloji geliştirme bölgelerinin, 150 milyar dolar olan ülkemiz ihracatında, daha fazla pay sahibi olması gerektiği de muhakkaktır.
Konuya ilişkin düzenlemelerin ve teşviklerin temel amacı, bu bölgelerde geliştirilen teknoloji yoluyla verimlilik artışı sağlanarak üretim maliyetlerinin düşürülmesi ve bu sayede uluslararası ticarette rekabet avantajından yararlanarak ihracatımızın artırılması olduğundan, bu amacın gerçekleştirilebilmesini teminen vergisel teşviklerin geçici değil kalıcı hâle getirilmesi ve artırılarak devam ettirilmesi faydalı olacaktır.
Tamer Aksoy