Girişimci pozisyonu gereği kaçınılmaz bir şekilde bir takım paradoksların içinde kendisini bulacaktır. Önemli olan, gidip gelinen iki nokta arasında, içinde bulunulan duruma göre doğru yerde durabilmek ve bütünsel olarak bakıldığında görevinin gerektirdiği dengeyi sağlayabilmektir. Başarılı bir liderliğin sırrı da işte bu noktada yatmaktadır.
İşletme sahibinin en önemli paradokslarından birisi olan “Etkililik ve Verimlilik” organizasyonların en önemli iki başarı göstergesidir. Etkililik ve verimlilik kavram olarak birbirlerinden çok farklı anlamlar taşısalar da, işletme yönetimi denilince birbirlerinden ayrı düşünülmesi imkânsızdır. Çoğu zaman “Etkili ve Verimli” iki farklı kelime olmasına rağmen, literatürde adeta tek bir kelime gibi kullanılmaktadır, bunun gerekçesi, biri olmadan diğerinin başarı için hiçbir anlam ifade etmemesidir. Her iki kavramı yalın bir biçimde tanımlayarak konuya açıklık getirmek gerekirse: Etkililik, amaca ulaşmak; verimlilik ise kaynakları doğru kullanmaktır. Etkililik sonuçlarla ilişkiliyken, verimlilik ise sonuca ulaşmak için izlenilen süreçlerle ilişkili bir kavramdır. Başka bir ifadeyle; “etkililik, doğru işi yapmak, verimlilik ise işi doğru yapmaktır.” Girişimciler organizasyonlarının etkililiklerini değerlendirmek için amaç ve hedeflere, verimliliklerini değerlendirmek için kaynakların kullanımına ilişkin bilgilere ihtiyaç duyarlar. Bu değerlendirmenin sonucunda, ancak amaçlarına ulaşan ve bunu yaparken de kaynakları en tasarruflu şekilde kullanan işletme için ve bunu sağlayan girişimci için başarılı diyebiliriz.
Girişimcinin asli işi karar vermektir ve girişimci zaman zaman stratejilerle, zaman zaman da operasyonla ilgili kararlar vermek durumundadır. Girişimcinin verdiği kararın doğruluğunu sağlayacak olan temel kıstas ise kararı verirken liderin doğru perspektiften durumu değerlendirip değerlendirmediğidir.
Stratejilerle ilgili kararlar uzun vadeli düşünmeyi gerektirirken, operasyonun yürütülmesi ile ilgili kararlar kısa vadeli düşünmeyi gerektirmektedir. Bu noktada kritik olan, işletmede ilk kademe yönetimden, üst yönetime doğru gidildikçe, yöneticinin aldığı kararların yapısının operasyonel ve rutin kararlardan, stratejik ve belirsizlik düzeyi yüksek kararlara doğru değişmesi ve bu değişimin gereği olarak da kısa vadeli düşünme perspektifinden, uzun vadeli düşünme perspektifine geçilmesidir. Burada işletme sahibinin duracağı yer, organizasyonun en üst noktasında yer aldığından, şüphesiz ağırlıklı olarak uzun vadeye odaklanmak olmalıdır.
İşletme sahiplerinin en kronik sorunlarından olan güvensizlik, mükemmeliyetçilik ve sonucunda gelen yetki devredememe durumu, işletme sahibinin operasyondan kopamamasına neden olmaktadır. İşletme sahibi işin içinde kaldıkça, ormandaki ağaçlarla uğraşmış olacaktır. Ancak kendisinin asıl yapması gereken, işin içinden sıyrılarak işin üstünde çalışmaya başlamasıdır. Zira işletme sahibi işin içinde kaldıkça, kurumun gideceği yön, teknik olarak ifade edersek vizyon, hedefler ve stratejiler belirsizleşmekte ve doğru analizler yapılmadan hareket edildiği için alınan kararlar isabetsizleşmektedir.
Anlaşılacağı üzere, işletmenin tepesinde duran lider, en hayati paradokslarından birisini, işin içinde kalmak ve işin üstünde olmak arasında yaşamaktadır. İşin üstüne çıkamayan lider, bugünü kurtarmakta ancak bugünü kurtarmak için organizasyonunun yarınını feda etmektedir.
Girişimcinin bu paradoksal durumda yapması gereken, gerçek ihtiyaç anında işin içine girmek, onun dışında kalan zamanının tümünü konsantre şekilde işletmesinin yönünü tayin etmek üzere gözlem, analiz ve düşünmeye vermektir.
Dr. Selim Süleyman