Ülkelerin büyümesi sahip oldukları kaynakları etkin şekilde kullanmalarına bağlıdır. Bu kaynaklardan biri olan emeğin kullanımı, toplumlar açısından ayrı bir öneme sahiptir. Çünkü emeğin sahibi insandır. İnsan ise toplumsal hayatın en temel unsurudur. Emeğin eksik kullanımı, diğer bir deyişle işsizlik önce insana ve ailesine sonra da toplumsal hayata olumsuz etki eden ekonomik aynı zamanda sosyal nitelikli bir sorundur.
İşsizlik, çalışma isteği ve yeteneğine sahip olmasına karşın uygun bir işte çalışma olanağı bulunamaması durumu olarak tanımlanırken çalışmak isteyen ve çalışabilecek durumda olan ancak iş bulamayan kişilere de işsiz denilmektedir.
İşsizliğin çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Talep yetersizliği, yapısal değişmeler, üretim araçlarının yetersizliği bu nedenlerden bazılarıdır. Bazı hallerde işsizlik mevsimsel faktörlerden kaynaklanmaktadır. Özellikle turizm, inşaat ve tarım gibi sektörlerde üretimin mevsimsel olarak değişim göstermesi işsizlikte artışa neden olur. Ekonomik faaliyetlerin dönemsel olarak dalgalanmalar göstermesinden dolayı yaşanan ekonomik durgunluk dönemlerinde toplam talepteki daralmaya bağlı olarak işsizlik ortaya çıkabildiği gibi teknoloji alanında yaşanan gelişmelerin üretimde verimlik artışına yol açması ve daha az işgücüne ihtiyaç duyulması nedeniyle de istihdam kayıpları yaşanmaktadır.
İşsizlik sonuçları itibarıyla hem toplum hem de bireyler üzerinde ciddi olumsuz etkilere sahiptir. İşsizliğin toplum üzerindeki etkileri arasında işsizlik yardımları ve diğer sosyal yardımlardaki artış dolayısıyla ortaya çıkan ekonomik maliyet, üretim kapasitesinin atıl kalması nedeniyle ekonomik büyümenin yavaşlaması ve toplam vergi gelirlerinde azalış yaşanması sayılabilir. Bireyler üzerinde ise çeşitli sosyal, psikolojik ve fiziksel sorunlara neden olabilir. İşsiz kişilerde endişe, depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklar daha sık görülmektedir. İşsizlik kişilerin çevrelerine karşı düşmanca tutum takınmalarına ve hatta daha kolay suç işlemelerine yol açabilmektedir.
Toplumsal hayata olan ciddi olumsuz etkileri nedeniyle günümüz devletleri uyguladıkları teşvik politikaları yoluyla işsizliğin azalmasını sağlamaya çalışırken, ülkemizde de vergi ve prim destekleri ile işgücü maliyetlerinin azaltılması ve böylece istihdamın artırılmasını hedefleyen düzenlemeler yapılmaktadır.
Bu kapsamda, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na eklenen geçici 21’inci maddeyle Kanun’da öngörülen şartları taşıyan özel sektör işverenlerine, 1 Ocak 2018 ila 31 Aralık 2020 tarihleri arasında işe aldıkları sigortalılar için gelir vergisi stopajı teşvikinden yararlanma olanağı sağlanmıştır.
Düzenlemeye göre, uygulama kapsamında işe alınanların ücretlerinin, ilgili yılda uygulanan asgarî ücretin aylık brüt tutarının prim ödeme gün sayısına isabet eden tutarı üzerinden hesaplanan gelir vergisinin asgarî geçim indirimi uygulandıktan sonra kalan kısmı, verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden terkin edilmektedir.
Teşvikten yararlanabilmek için gerekli olan şartlar şu şekilde sıralanmıştır:
1. Sigortalının Türkiye İş Kurumu’na kayıtlı işsiz olması,
2. Sigortalının işe başlama tarihinden önceki üç ay içerisinde, toplam on günden fazla; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmemiş olması ve sigortalının isteğe bağlı sigortalılık hariç 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı olmaması,
3. Sigortalının işe alındığı yıldan bir önceki takvim yılında işe alındığı işyerinden bildirilen aylık prim ve hizmet belgelerindeki veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerindeki sigortalı sayısının ortalamasına ilave olarak işe alınmış olması.
Teşvik kapsamına giren her bir çalışan için uygulamadan en fazla 12 ay süre yararlanılması mümkün olup engelliler, 18 yaşından büyük kadınlar, 18 yaşından büyük 25 yaşından küçük erkek çalışanlar bakımından bu süre 18 ay olarak uygulanmaktadır.
İşsizliğin önlenmesinde ücretler üzerindeki vergi yükünün azaltılması kısa dönemde etkili bir yöntem olabilir. Ancak istihdam politikalarının, sorunu sadece bir maliyet unsuruna indirgemeden kalıcı çözümün daha çok üretim yapılması ve gelir düzeyinin yükseltilmesiyle mümkün olabileceğini dikkate alarak belirlenmesi gerekir.
Tamer AKSOY