Finans Teorisi ve Gerçekler

Finans teorisi gibi bir alanın içine giren kur-faiz-enflasyon üçlemesinin sebep-sonuç ilişkilerini anlamlandırmaya çalışırken, konjonktürel olayların etki-tepkisine bakış açımızı sağlayan algılama mekanizmamız, kati sonuçlardan uzak durulması gereken beşeri bilimlerin bakış açısı altında, dolar/TL kurunu yorumlama çabasında son günlerde, hatta son haftalarda. Kurun ağırlıklı yönü belli iken sebepleri açısından ayrıştırma tarafında hemfikir olunamadığı da görülüyor.

Serbest piyasa sistemi içerisinde ilerleyen küresel piyasalar, risk-getiri dengesine göre kısa-orta vadeli bakış açısıyla portföy akımlarını konjonktürel gelişmelere göre yönlendiriyorlar. Bu esnada, özellikle bizim gibi gelişmekte olan bir piyasadaki gelişmeleri de risk oluşumlarına göre diğer ülkelere kıyaslı şekilde değerlendiriyorlar. Riskin hangi kaynaktan oluştuğu da kalıcı olup olmayacağı da küresel risk iştahıyla birlikte lokal bazdaki unsurlarla birlikte ele alınıyor. Piyasadaki bu oyun kurallarının gerçekliği altında bir gelişmekte olan ülke kuruna ve faizine gelen şok dalgası/dalgaları da hâlihazırda bu mantık çerçevesinde hareket ediyor.

Peki, neden bu oyun düzeni içerisinde Türkiye ön planda?

Öncelikle FX piyasasının günlük global hacmine bakalım. Son BIS verilerine göre tüm para birimlerinden geçen işlem hacmi günlük olarak 5 trilyon dolar civarında. Türk lirasının payının, tam olarak bilinmemekle birlikte basit bir tahminle Türkiye’nin GSMH’sini ve global ticaretteki payını düşünerek %1-%2 aralığında olduğunu düşünebiliriz. Bu varsayım da TL’nin işlem hacminin küresel piyasalarda nominal olarak 50 ile 100 milyar dolar civarında olduğunu bizlere gösterir.

Dikkat edin bu rakamlar günlük nominal hacimler.

2000’li yılların başlarından itibaren daha fazla global para sistemine entegre hâle gelen TL’nin günlük bazda geçen hacminin kabaca bir varsayımla bu tutarlarda oluşmasını hangi sermaye birikimi yönlendirebilir? Teorik olarak cevap sadece ABD Merkez Bankası olabilir çünkü artık haftalar boyutuna ulaşan TL kur hareketindeki hacimleri yönlendirmek için 100 milyarlarca dolarlık bir fon oluşumu gerekli. Yurt içi hesapların tamamına baktığınızda, döviz hesaplarının tamamı bozulacak olsa küresel serbest piyasa TL hacimleriyle belirli bir zaman aralığında,  muhtemelen 1 aydan az süre ile savaşılabilir ve sonrasındaki seviyenin de ne kadar kalıcı olacağı tartışılır. Bu gerçekliğe gelişmekte olan ülke merkez bankalarının piyasaya döviz satarak müdahale etmeleri durumlarında sıkça tanık olduk.

Finans piyasasının bu gerçekleri güncel durumda tartışmaya çok az açıktır finans teorisi açısından ancak günlük-saatlik değişimlerin ayrıştırılmış sebepleri ise oldukça tartışmalı ve kafa karıştırıcı olabilir.

Temel olarak ayrışmaları anlamlandırmak adına tarihlere ve zamanlamaya, global bazda karşılaştırmalı olarak bakmak bir çözüm olabilir belki.

Bu arada finans teorisinin bir diğer mantığını da hatırlatalım… Hiçbir kur sürekli değer kaybetmez, kaybedemez. Kur hareketlerinde ve oynaklıklarda modelleme normalleşmesi sık veya geniş aralıklarla oluşabilir ve ortalamaya dönüş de hafıza taşıma özelliği ile çalışır.

Buraya kadar finans teorisinin genel mantığını kısaca aktarmaya çalıştım. Şimdi kur tarafında gerçekleşen rakamlara Türkiye neden ön planda diye düşünerek fiyatlama ve teknik açıdan bakmaya çalışalım.

Eylül sonuna doğru Moody’s ile başlayan 2.9660 boşluk seviyesi ekim sonuna kadar 3.10-3.15 bölgesini ihlal etmeyecek şekilde yükselme potansiyeli taşıyordu. (Boşluk seviyesi 2016 ilk 10 ay yıl içi görülen 2.78-3.10 %38.20 fibo düzeltme seviyesi)

3.10-3.15 bölgesinin önemi 2008 yılından beri hareket eden Elliott dalga sayımında 5. ana dalganın uzunluğu gereğiydi. 5. dalga Eylül 2015 ve Ocak 2016 dönemlerinde denenmiş sonraki alt A-B-C ve X-Y-Z düzeltme dalgalarında ise yine korunmuştu.

Sonrasında 4 Kasım 2016 tarihi itibarıyla yeni bir teknik oluşum içerisine girmeye başlayan dolar/TL, 8 Kasım ABD seçimleri öncesinde önemli 3.10-3.15 bölgesini yeniden, bu sefer yukarıdan aşağıya şekilde test etmişti ve seçim sonuçlarına odaklanmıştı. ABD seçimleri sonrası hızlıca Trump politikalarına yönelik tepki oluşturmaya başlayan global FX piyasası dolar/TL’yi de artık 3.20 üstüne net şekilde taşımaya başlamıştı. Aralık başına geldiğimizde ise 3.59 seviyesini gören kur, böylece 3.15 sonrası nominal değişim oranını %14’e taşımıştı.

Bu noktada değişim hızının ve seviyelerinin tartışmalı ayrıştırılmış sebeplerine girmeden teknik olarak bir not düşelim. Yapısal kırılmayı andıran kur seviyelerinde zamansal değişimler bilmediğimiz riskleri fiyatlıyor olabilir. Hâlihazırda konuşulan birçok sebebin dışında kalabilecek risklerin fiyatlamaya girmeye başladığı düşünülebilir. Bu olasılık dışında ise daha reel olarak elimizde olan önümüzdeki dönemlerde karşımıza çıkabilecek risk dalgaları; Çin faiz-kur riski, küresel hisse senetlerinde fiyatlama, ABD ekonomisindeki kıyaslamalı güçlü toparlanma ve petrol fiyatlarındaki yukarı yönlü trend. Bu bağlamda kur tarafında yukarı yönlü risklerin daha ağır bastığı görülmekte. Faiz-enflasyon ve makro veriler yeni bir denge noktası oluşturana kadar yukarı yönlü riskler bizleri maalesef zorlamaya devam edecek gibi görünüyor.

K. Dağhan Gökçe

Uzman Hakkında

Dr. Öğr. Üyesi K. Dağhan Gökçe
Yatırım Danışmanlığı

Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden lisans derecesi, ABD California Eyalet Üniversitesi ve UC Berkeley ortak programından işletme-iş idaresi alanında yüksek lisans, yine Boğaziçi Üniversitesi’nden ekonomi ve finans alanında yüksek lisans derecesine sahiptir. Gökçe, İstanbul Üniversitesi'nde finans doktora çalışmalarını 2016 yılında tamamlamıştır. Bilgi Üniversitesi’nde matematik finans dersleri veren K. Dağhan Gökçe, Nisan 2021’den bu yana Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Bununla birlikte makro-ekonomi alanında global piyasaları günlük olarak İngilizce, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca takip etmekte, global emtia piyasaları, hisse senetleri, vadeli ve türev piyasalar ile ilgili günlük yorumlarda bulunmaktadır. Boğaziçi Üniversitesi’nde risk yönetimi ve KOBİ danışmanlığı üzerine de çalışmalarda bulunmaktadır. Uzmanlık alanı politik-ekonomi, finansal yatırım ürünleri ve KOBİ risk danışmanlığıdır.

 

2002 yılında California İş Geliştirme Merkezi’nde Pazarlama Müdür Yardımcılığıyla başladığı kariyerine Fiat Auto’da Yedek Parça Ürünleri Pazarlama ve Satış Yöneticisi, makro ekonomi ve bölgesel gelişim alanlarında 23. Dönem TBMM Milletvekili Danışmanlığı, Hisar Şirketler Grubu’nda Finansal Yönetim, Forextraview dergisinde köşe yazarlığı, Turkey Tribune web sitesinde köşe yazarlığı ve yazarlık, Halkbank SMES Yatırım Danışmanlığı, Risk Turk’te Eğitim Danışmanlığı, Saxo Bank’ta Makro Ekonomist, Boğaziçi Üniversitesi’nde misafir öğretim üyeliği yaparak devam etmiştir. K. Dağhan Gökçe; Hisar Ev Aletleri ve Polathan Dayanıklı Tüketim şirketlerinde finans ve planlama sorumlusu, Turkey Tribune web sitesinde makro global ekonomi ve Merkez Bankası faaliyetleri ile ilgili köşe yazarıdır.

Tüm Uzmanlar
Uzmanın Diğer Makaleleri