Tavlanın akıl almaz hikayesi

Esnaflığın Oyunu Tavlanın Tarihi

Dostlarla fırsat bulduğumuz anda, hatta dükkanın önünde açıp karşılıklı oynadığımız, geçen oyunun rövanşını almak için açtığımız, kaybedenin koltuğunun altına aldığı, düşeşini sevdiğimiz, kapısını aldığımız tavlanın 5.000 yıllık bir geçmişi olduğunu kaçımız bilir? Bu ayki yazımızda, tavlanın nasıl ortaya çıktığını, nerelerden geçtiğini ve ilginç öyküsünü anlatacağız. Ve esnaflığı nasıl güzel temsil ettiğini keşfedeceğiz.


Haydi kemik!

Zarları tavlaya atmadan önce “Haydi kemik” sesleri kulaklarımızda çınlayabilir. Belki de 5 bin yıl önce de başka bir dilde söyleniyordu. Çünkü tavlanın atası olduğu tahmin edilen ilk oyunun kalıntılarıyla birlikte, tıpkı bugünkü zarlara benzeyen, yine birden altıya kadar sayıların noktalarla işaretlendiği, altı yüzlü zarların kemiklerden yapıldığı ortaya çıktı. Bu zarlar tam 5 bin yaşındaydı.


Tabladan tavlaya

Zaman içinde bölgede oynanan birçok oyun yavaş yavaş şekillendi ve Akdeniz çevresinde bugünkü tavlaya artık çok benzeyen bir oyun Roma İmparatorluğu’nda popüler hale gelmeye başladı. Bu oyuna özel masalarda tıpkı bildiğimiz tavlalarda olduğu gibi 24 tane çizgi ve her bir oyuncunun 15 pulu vardı. Aynı bugünkü tavla yani. Romalılar bu 15 pulun birer “asker” olduğunu düşünerek oyunu oynuyorlardı. Oyunun uzun adı “12 Çizgili Tabla” idi ama kısaca “Tabla” diyorlardı. Tanıdık geldi mi?


Sarayların oyunu

Akdeniz çevresinde oyun popüler olunca, sonraki zamanlarda popüler olması da zor olmadı tabii. Hem Avrupa’da hem de Selçuklu ve Osmanlı saraylarında önemli bir strateji oyunu olarak kabul edildi tavla. Her gün tavla oynarken aslında hayattaki iki önemli konuyu birleştiriyoruz çünkü. Zarlarda ne çıkacağını bilmiyoruz ama, çıkan zarlarla pulları nasıl hareket ettireceğimize biz karar veriyoruz. Çoğunlukla oyunu kimin alacağını da o belirliyor. 


6 sayısının sırrı

Bugün hala tavlayı oynamak için açtığımızda “24 Çizgili Tabla”yı açıyoruz. 12 çizgi bir tarafta, 12 çizgi de diğer tarafta. Tıpkı bir günde 12 artı 12 toplam 24 saat olduğu gibi. Tüm bu sayılar, saatler de tavladakiler de 5 bin yıl öncesinden geliyor işte. Ve hepsi bizim topraklarımızdan. Eski insanlar zamanında 6’nın önemli olduğuna karar vermişler ve her şeyi bu sayının çevresine kurmuşlar. Kesin sebebine tarihçiler karar vermiş değil ama her tavla oyununda düşeş (yani Farsça “iki defa altı”) attığımızda çok eski bir oyunun kurallarını oynuyoruz.


Kısmetimiz ne olursa olsun

Bu çok eski oyun aslında bir esnaflık oyunu. Her tavla oyununda, iki taraf da aynı durumda dağılmış olan pullarımızı sağ salim eve getirmeye çalışıyoruz. Zarlar kısmeti temsil ediyor, hangimize daha iyi çıkacak bilmiyoruz. Bazen açık oluyor, bazen kapalı. Kısmetimiz nasıl olursa olsun, eve en iyi şekilde topluyoruz pullarımızı. Esnaflığı daha güzel anlatan bir oyun olabilir mi?