Türkiye piyasalarında yaz ayının oldukça sıcak geçmesi bekleniyordu zira sürekli ertelenen S-400 konusunun en son Temmuz ayı sonuna çekilmesi, bağlantılı olarak da Türkiye'nin F-35 programından çıkarılmasının gündemde olması ve ekonomik yansıması olarak da faizin enflasyon düşüşüne rağmen yüksek seviyede seyretmesi, 23 Haziranda İBB seçimlerinin yenilenmesi gibi birçok risk unsuru fiyatların içerisindeydi. Yaz ayı için yaratılan beklentilerin tam tersi ilk sinyaller Mayıs ayı başında gelmeye başladı; Almanya basınından geçilen S-400 alımının erteleneceği haberi kurun 6.20'li seviyelerden hızlıca 6'nın altına hareket etmesini sağladı. Hatırlanacak olursa Mayıs ayında henüz Fed'in Haziran faiz indirimine başlayacağı gibi bir olasılık gündemde değildi, Borsa İstanbul ise 2001 yılından gelen ana trend desteğinin hemen üzerinde 83 bin seviyelerinde fiyatlanmaktaydı. İşte böyle bir ortamda kur yine ön plandaydı çünkü finans piyasalarında kur tarafı olası iç ve dış fiyatlamalarda her daim ilk fiyatlamanın alındığı finansal üründür, akabinde borsa ve faiz tarafı kur fiyatlamalarını takip eder. Kurun öncül önemi sadece finansal piyasalarına özgü değildir, makro dengeler anlamında başta enflasyon dinamikleri olmak üzere büyüme-faiz-dış ticaret ve hazine bütçesi gibi temel değişkeleri de yakından ilgilendirir. Geleceğe dönük olarak planlanan makro dengelerde kurun belirli bir bant aralığında düşük oynaklık ile salınacağı hesap edilir. Bu hesaplar yapılırken de geleceğe dönük beklenti ve algı kritik önemdedir lakin kurda ve finans piyasalarında bir diğer temel fiyatlama özelliği ise geleceğin önden satın alınması ve geleceğin realize olduğu durumlarda ise zaten önceden satın alınan fiyatlamanın ters hareketle normalleşmesidir. Finans piyasalarında oldukça sıcak geçmesi beklenen yaz aylarının kurda sürekli düşen seviyelerle karşılanması başta anlatmaya çalıştığımız akış içerisinde hareket etmiştir ve etmektedir. Şimdi kurdaki seviyeler üzerinden devam edelim...
Haziran başında ve Ramazan bayramı esnasında kurda sert aşağı yönlü normalleşme hareketlerinin devam ettiğini gördük, öyle ki 5.90'lardan 5.65'lere hızlı ve sert baskı oluşmaya başladı. Bu esnada küresel piyasalarda Fed'in faiz indirimlerine başlayacağı yavaş yavaş dillendirilmekteydi ve bu durumda yüksek faiz sebebiyle taşıma (carry) getirisi açısından TL'yi oldukça cazip hale getiriyordu. Tam bu esnada faiz indirimlerine başlanacak finansal ortam mevcuttu ancak 23 Haziran seçimlerinin geçmesini bekleyen TCMB faiz indirimleri için de Temmuz ayını beklemeyi tercih etti. Haziran ayı geneli ise hem dış politika beklentisi hem de İBB seçiminin sonucunun beklenmesi ile 5.65-5.90 bandı ve orta noktası 5.80 olmak üzere geçti. Kurdaki seviyeler ve fiyatlanma açısından orta vadeli bakıldığında ise 31 Mart seçimi sonrası belirsizliğin kalkması ile görülen 5.39'lu seviyeler hem belirsizlik olmadığında yavaşlayan ve cari fazla vermeye başlayan bir ekonominin denge seviyelerini hem de makro yavaşlayamaya rağmen yüksek faiz veren bir ekonominin kurunun cazibesini göstermesi açısından teknik olarak önemliydi. Ağustos ayına geri döndüğümüzde elimizdeki bu veriler ve gelişmeler ışığında faiz indirimine devam edilmesinin gerekliliği çok açık; hem FED tarafındaki faiz desteğinin yeniden dengelenmeye verdiği katkı hem de belirsizliğin aşırı kötümser fiyatlamadan normalleşmeye doğru dönüşmesi açılarından dolayı. Bu durumda Ekim ayına kadar olan dönemde faiz tarafında denge hassasiyeti kurun 5.30'lu seviyelerinin güncel büyüme dinamiği ve enflasyonun düşüş trendinde olması/fiyatlanması açılarından gözetilmesi gerekli, buna göre de eş zamanlı olarak dış politikada herhangi bir olumsuz gelişmenin olmayacağı, kredi arzı ve büyümesi tarafında dengeli gidişatın sürdürüleceği ve baz etkisinin kuvvetli olduğu Ağustos-Eylül-Ekim aylarında kamu ürünlerine zam ve/veya ÖTV gelirlerinde yukarı yönlü ayarlama yapılmayacağı varsayımları altında faizin %15-%16 bandına Eylül PPK toplantısı beklenmeden geçilmesi uygun görünmektedir. Bu varsayımlar altında kurun 5.30-5.50 bandına yeniden oturması ile DTH'ların çözülmeye başlaması 2019 sonuna kadar yeniden dengelenmeden yeniden büyümeye doğru geçişi ekonomimiz açısından oldukça mümkün kılacaktır.
Dr. K. Dağhan Gökçe