Altın Bankacılığı

Tarihsel olarak altının takı olarak kullanılmasının yanı sıra parasal sistemde koruma, değer yaratma ve varlık sınıfı olarak yatırım amaçlı da kullanımı mevcuttur. Endüstriyel anlamda iletken özelliği ile teknoloji ürünlerinde de yer almaktadır. Finansal sistemde rezerv para birimleri öncesi dönemde altın standardı gibi uygulamalar 20.yüzyılda altının para ikamesi olarak yaygınlaşmasına ön ayak olmuştur. Geleneksel olarak Doğu toplumlarının vazgeçilmezi olan bu değerli metal, para ikamesi döneminde ve sonrasında altın bankacılığının da önünü açmıştır. Üretilen ve kullanıma sunulan altının finansal sistem içerisinde değerlendirilmesi altın bankacılığının temelini oluşturmaktadır. Arzın temelde bireylerin ellerinde tuttuğu altını ve takıları finansal sisteme kazandırması üzerine dayanan altın bankacılığı karşılığında faiz getirisi sunmamasına karşın finansal sistemde para arzı yaratarak makro-ekonomik büyümeyi yönlendirebilmektedir. Genel itibariyle faiz getirisinden yoksun olan altın yatırımları geleneksel bankacılık sisteminde dönemsel olarak faiz üreten uygulamalarla parasal sistemin kaynak arayışlarına da yardımcı olabilmektedir.
 
Altın bankacılığı özünde aracılık faaliyetleri ile kaynak oluşturma amaçlıdır ve herhangi bir alım-satım ve/veya kaldıraç kullanımı gibi geleneksel bankacılığın kullandığı yöntemleri kullanmamaktadır. Bu işleyiş daha çok paranın ikamesi olarak görülen bir değerin yeniden paraya dönüşerek sistem içerisinde kaldıraçlı kullanımına fayda sağlamaktadır. Günümüz küresel piyasalarına baktığımızdaysa benzer görüntü hakimdir ve merkez bankaları gibi kuruluşlar döviz rezervi yerine  kısmen altın tutarak toplamda aynı rezerv çatısı altında ve rezerv para birimleri üzerinden varlıklarını korumayı amaçlamaktadır. Rezerv para birimlerinin değerinin yeniden finansal sistem içerisinde tartışıldığı bir dönemde altın bankacılığının önem kazanmasının yegâne sebebi budur ancak potansiyeli değildir. Altın bankacılığının büyümesi altının paraya ikame değil de para ile birebir rakip olabilecek ve parasal sistemin kullandığı tüm yöntemleri kullanabildiği ölçüde olacaktır. Bu potansiyele ulaşması için hem yeni düzenlemeler gerekmektedir hem de bankaların altın aracılık faaliyetlerinden öteye geçerek altın tutması, varlık sınıfı anlamında koruma olarak kullanması, uluslararası ve yerel piyasalarda fiyatlamada aktif rol alması gibi görev tanımları oluşması gerekmektedir. Bahsettiğim potansiyel altın bankacılığına benzer adımların sinyalleri Hindistan tarafında görülmektedir. 2009 yılından bu yana ilk defa altın alımına başlayan Hindistan Merkez Bankası (RBI) geleneksel bankaların da altın bankacılığında aktif rol alabileceği ve tıpkı merkez bankası gibi altın alım-satım, koruma ve kaldıraç özelliklerini kullanabileceği düzenlemelere hazırlanmaktadır. Türkiye’de ise son dönemde önem kazanmaya başlayan altın bankacılığının aracılık faaliyetleri ve faiz getirisi sunması potansiyel altın bankacılığının bir adım gerisindedir ve bankalara sadece altın arzı konusunda aracılık yapmasına ve TCMB nezdinde munzam karşılıklara ikame altın tutulmasına olanak sağlamaktadır. Bölgesel antlaşmalarla yerel para birimlerinin kullanılmaya başlandığı yeni dönemde altın bankacılığı ile ilgili düzenlemelerin önümüzdeki dönemde gündemde olması hem yerel para ile bölgesel ticaretin hem de altının rezerv para birimine eş değer kullanımının önünü daha da açacaktır. Hindistan’da konuşulan yeni düzenlemelerin Türkiye’de de konuşulmaya başlanması hane halkının  altın varlıklarının tıpkı TL mevduat aracı olarak değerlendirilmesinin de önünü açacaktır. Altın bankacılığının varlık sınıfı olarak hem bankalar hem de bireysel yatırımcılar tarafındaki algısı sistemdeki yeni düzenlemelerle mümkün olabilecektir.
 
Altının geleneksel kullanımının dünya ölçeğindeki sıralamasın baktığımızda Çin ve Hindistan en büyük pazarlardandır. Nüfus potansiyelinin yanı sıra geleneksel kullanımı Türkiye’de olduğu gibi Hindistan’da da mevcuttur. Hindistan örneğinin potansiyel altın bankacılığına doğru evirilmesi Türkiye açısından da bir örnek oluşturabilir. Orta-Doğu pazarında kullanımı geniş yer tutan altının finansal sistem içerisinde Arap ülkelerinde yer bulması oldukça zordur zira global rezerv para birimi ile petrol üretimi bu ülkelerde eşlenmiş durumdadır. Ancak Türkiye ve İran pazarlarında durum farklıdır ve Türkiye’nin potansiyel büyümesini devam ettirmesi adına hane halkının geleneksel olarak elinde bulundurduğu altını finansal sisteme kazandırması yeterli değildir. Türkiye’nin altın bankacılığının yeniden tanımlanmasında Hindistan örneğini takip etmesi parasal büyüklük yaratma ve ekonomiye kaynak oluşturmada da yararlı olacaktır. Altının TL mevduata potansiyel rakip olarak yeni düzenlemelerle ortaya çıkması altının hem varlık sınıfı olarak ülkemizde algının oluşmaya başlamasına hem de getiri üreten bir enstrüman olarak altın sektörünün geleneksel döngüsünün devamına katkı sağlayacaktır. Kronik cari açık problemi olan Türkiye’nin kaynak sıkıntısındaki kalıcı çözümlerden biri de altın bankacılığının potansiyelinde ve geleneksel bankacılık anlamında önünün yeni düzenlemelerle açılması olabilir zira küresel çapta konjonktür ve örnekler oluşmaya başlamış durumda.
 

Dr. K. Dağhan Gökçe

Uzman Hakkında

Dr. Öğr. Üyesi K. Dağhan Gökçe
Yatırım Danışmanlığı

Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden lisans derecesi, ABD California Eyalet Üniversitesi ve UC Berkeley ortak programından işletme-iş idaresi alanında yüksek lisans, yine Boğaziçi Üniversitesi’nden ekonomi ve finans alanında yüksek lisans derecesine sahiptir. Gökçe, İstanbul Üniversitesi'nde finans doktora çalışmalarını 2016 yılında tamamlamıştır. Bilgi Üniversitesi’nde matematik finans dersleri veren K. Dağhan Gökçe, Nisan 2021’den bu yana Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Bununla birlikte makro-ekonomi alanında global piyasaları günlük olarak İngilizce, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca takip etmekte, global emtia piyasaları, hisse senetleri, vadeli ve türev piyasalar ile ilgili günlük yorumlarda bulunmaktadır. Boğaziçi Üniversitesi’nde risk yönetimi ve KOBİ danışmanlığı üzerine de çalışmalarda bulunmaktadır. Uzmanlık alanı politik-ekonomi, finansal yatırım ürünleri ve KOBİ risk danışmanlığıdır.

 

2002 yılında California İş Geliştirme Merkezi’nde Pazarlama Müdür Yardımcılığıyla başladığı kariyerine Fiat Auto’da Yedek Parça Ürünleri Pazarlama ve Satış Yöneticisi, makro ekonomi ve bölgesel gelişim alanlarında 23. Dönem TBMM Milletvekili Danışmanlığı, Hisar Şirketler Grubu’nda Finansal Yönetim, Forextraview dergisinde köşe yazarlığı, Turkey Tribune web sitesinde köşe yazarlığı ve yazarlık, Halkbank SMES Yatırım Danışmanlığı, Risk Turk’te Eğitim Danışmanlığı, Saxo Bank’ta Makro Ekonomist, Boğaziçi Üniversitesi’nde misafir öğretim üyeliği yaparak devam etmiştir. K. Dağhan Gökçe; Hisar Ev Aletleri ve Polathan Dayanıklı Tüketim şirketlerinde finans ve planlama sorumlusu, Turkey Tribune web sitesinde makro global ekonomi ve Merkez Bankası faaliyetleri ile ilgili köşe yazarıdır.

Tüm Uzmanlar
Uzmanın Diğer Makaleleri