2017 Kur Değerlendirmesi

2017 yılına ilginç sert yukarı yönlü hareketle başlayan kur, yılın ilk çeyreğinde finansal olarak en çok konuşulan konu oldu diyebiliriz. Ocak ayına 3.51-3.53 bandında başlayan dolar/TL, 11 Ocak tarihinde güncel zirvesi olan 3.94-95 seviyelerini gördü. 10 Ocak ve sonrasında TCMB’nin ardı ardına olağanüstü önlemler aksiyonları gelmeye başladı ve TL faizi yönünü yavaş yavaş yukarı çevirdi.
Küresel piyasalarda Trump rüzgârının kesilmeye başlaması, ABD faizlerini ve ABD dolar endeksinin hızını yavaşlatırken TL’ye de destek olmaktaydı ancak ocak sonundaki not indirim kaygısı TL’nin değer kazanma hızını yavaşlatıyordu. Ocak ayını ise 3.77de kapattık. Bu esnada EUR/USD adına çeşit çeşit senaryolar üretiliyor ve paritenin 1’e 1 noktasına nasıl, ne zaman geleceği konuşuluyordu. Mayıs 2017’deki Fransa seçimlerinin rüzgârları ve Avro bölgesindeki kısa vadeli faizlerin sıfır bölgesi civarında dolaşması da analist tahminlerini körüklüyordu. ABD piyasalarındaki faiz spekülatif pozisyonlarına baktığımızda da keza aynı şekilde benzer senaryo vardı ve ABD 10 yıllıklarının %3 seviyesine doğru gideceği hararetli şekilde tartışılıyordu.

TCMB bu senaryolar karşısında, geç de olsa, döviz depo ihalelerini günlük açmaya başladı, ardından da günlük TL fonlamayı saat 16 sonrası geç likidite penceresine yönlendirdi. PPK karar alma tarihlerini ise FED toplantı tarihlerinin hemen akabinde olacak şekilde ilan etti. Bu kararların tamamı oldukça doğru kararlardı ve şubat ayında dolar/TL %61.8 teknik fibo geri alım seviyesi olan 3.56’lara kadar geriledi. Nisan referandumu sonrası TL, Avro bölgesindeki siyasi ve ekonomik pozitif gelişmelerle birlikte yönünü 3.50 ve altına çevirdi. Mayıs ve haziran ayları TL’nin ne kadar daha çok değer kazanması gerektiği üzerine yorumlarla doluydu. Aynen yıl başında EUR/USD’de olduğu gibi, rüzgâr nereden eserse o yönde konuşmak piyasanın sevdiği bir husustur. Bu hususa karşı çıkmamın sebebi verim eğrisi tarafındaki fiyatlamaydı açıkçası. Gelişmekte olan ülkelere portföy girişleri oldukça iyi durumdayken TL ile aynı sepetteki para birimlerinin değerlenmesine karşın kur bizim tarafta oldukça yavaş değerlenme tepkisi veriyordu. Yine de haziran ayını ABD faizlerinin iyimserliği ve ABD makro datalarının kötü gelmesi sayesinde 3.47’ye kadar çekilerek kapattık.

Şimdi gelelim teknik duruma ve yıl başındakine benzer gerçeklere.

ABD faizleri tarafında yıl başındaki durum ne ise hemen hemen tam tersi şekilde bir fiyatlama var piyasada. Neler olduğunu hatırlattım sizlere, şimdi 2017 yılının ikinci yarısında neler olabileceğini anlamanızı bekliyorum.

Bu sayfalardaki sorular-cevaplar bölümünde, gizli risk olan genel rahatlamanın azami dikkat gerektirdiğini her daim vurguluyorum. Özellikle ağustos-eylül dönemine girerken TL, EUR/USD, ABD faizleri ve Trump politikalarına yeniden dikkat etmeye başlamamız gerekli. Özellikle Trump’ın Senato tarafında planladığı enflasyonist aksiyonlar, jeo-politik anlamda da Orta-Doğu ve Kuzey Kore hesapları TL gibi para birimlerinin sıkıntı yaşayabileceği dönemlerin yeniden habercisi.

Peki, bu durum küresel etki yaratabilecekken neden özellikle TL’ye dikkat edelim?

Birincisi, hâlâ ters duran verim eğrisi yani kısa vadeli faizler tarafındaki fonlama kırılganlığı ve sıkıntısı.

İkincisi, dolarizasyonu yüksek ve kaynak arayışlarında Avrupa ve ABD piyasalarına azami ihtiyaç duyan bir ekonomi.
 
Üçüncüsü, Trump politikaları açısından belirttiğimiz Orta-Doğu bölgesine tarihsel ve coğrafi yakınlığı.

Dördüncüsü, ekonominin enerji fiyatlarına olan hassasiyeti.

Gerçekler bunlarken teknik durum ne söylüyor o zaman?

Teknik durum açıkça oluşan kama formasyonu gereği, iyimser hesapla önümüzdeki 6 ay içerisinde 3.75’i, kama formasyonunun tamamlanması açısından ise yeniden 3.94-95 seviyesini işaret ediyor.

Bu seviyeler hemen gidilecek, oluşacak yerler değil ancak kur adına dip seviyelerin artık 3.45-3.47 bölgesinde kısa-orta vadeli olarak oluşmaya başladığını söyleyebilirim.
 
Dağhan GÖKÇE

Uzman Hakkında

Dr. Öğr. Üyesi K. Dağhan Gökçe
Yatırım Danışmanlığı

Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden lisans derecesi, ABD California Eyalet Üniversitesi ve UC Berkeley ortak programından işletme-iş idaresi alanında yüksek lisans, yine Boğaziçi Üniversitesi’nden ekonomi ve finans alanında yüksek lisans derecesine sahiptir. Gökçe, İstanbul Üniversitesi'nde finans doktora çalışmalarını 2016 yılında tamamlamıştır. Bilgi Üniversitesi’nde matematik finans dersleri veren K. Dağhan Gökçe, Nisan 2021’den bu yana Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Bununla birlikte makro-ekonomi alanında global piyasaları günlük olarak İngilizce, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca takip etmekte, global emtia piyasaları, hisse senetleri, vadeli ve türev piyasalar ile ilgili günlük yorumlarda bulunmaktadır. Boğaziçi Üniversitesi’nde risk yönetimi ve KOBİ danışmanlığı üzerine de çalışmalarda bulunmaktadır. Uzmanlık alanı politik-ekonomi, finansal yatırım ürünleri ve KOBİ risk danışmanlığıdır.

 

2002 yılında California İş Geliştirme Merkezi’nde Pazarlama Müdür Yardımcılığıyla başladığı kariyerine Fiat Auto’da Yedek Parça Ürünleri Pazarlama ve Satış Yöneticisi, makro ekonomi ve bölgesel gelişim alanlarında 23. Dönem TBMM Milletvekili Danışmanlığı, Hisar Şirketler Grubu’nda Finansal Yönetim, Forextraview dergisinde köşe yazarlığı, Turkey Tribune web sitesinde köşe yazarlığı ve yazarlık, Halkbank SMES Yatırım Danışmanlığı, Risk Turk’te Eğitim Danışmanlığı, Saxo Bank’ta Makro Ekonomist, Boğaziçi Üniversitesi’nde misafir öğretim üyeliği yaparak devam etmiştir. K. Dağhan Gökçe; Hisar Ev Aletleri ve Polathan Dayanıklı Tüketim şirketlerinde finans ve planlama sorumlusu, Turkey Tribune web sitesinde makro global ekonomi ve Merkez Bankası faaliyetleri ile ilgili köşe yazarıdır.

Tüm Uzmanlar
Uzmanın Diğer Makaleleri