Vasilik ve Vesayet Kurumuna Genel Bir Bakış

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 403. maddesinde yer alan tanımlamaya göre, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve mal varlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukukî işlemlerde onu temsil etmekle yükümlü olan kişiye vasi denilmektedir. Vesayet ise kanunda kısıtlanması gereken kişiler arasında sayılmış bazı ergin kişilerin veya velayet altında bulunmayan küçüklerin hem kişisel hem de maddi menfaatlerini korumak ve günlük hayattaki işlerinin yürütülmesini sağlamak amacıyla mahkeme eli ile kişinin kısıtlanmasına yönelik, kanun ile düzenlenmiş bir hukuki kurum olarak tanımlanabilir.

Vesayet altına alınmak, kanuni bir zorunluluktan ya da bizzat kişinin kendi talebinden kaynaklanabilir. Türk Medeni Kanunu’nun 404. maddesi kapsamında velayet altında bulunmayan küçükler ile 405, 406 ve 407. maddeleri kapsamında kısıtlama hâli olan erginler adına vasi atanması mümkün bulunmaktadır. Kanunun 408. maddesinde ise kişinin kendi isteğiyle vesayet altına alınması hususu düzenlenmiştir.

Kanuna göre vesayeti gerektiren hâller küçüklük ve kısıtlanmadır. Kanunun 404. maddesine göre velayet altında bulunmayan her küçük vesayet altına alınacağından, görevlerini yaparlarken vesayeti gerektiren böyle bir hâlin varlığını öğrenen nüfus memurları, idarî makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.

Kısıtlanma nedeniyle vesayet altına alınma nedenleri de kanunda tahdidi olarak sayılmıştır. Bu durumda kişilerin vesayet altına alınması akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle; savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim nedeniyle; hürriyeti bağlayıcı ceza nedeniyle ya da kişinin kendi isteği nedeniyle mümkün bulunmaktadır.

Ergin kişilerin vesayet altına alınmasını gerektiren nedenlerin başında akıl hastalığı ve zayıflığı gelmektedir. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kendi işlerini göremeyen veya bakımı ve korunması için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin hakkında kısıtlama kararı verilir ve kendisine vasi tayin edilir.

Diğer bir kısıtlanma nedeni ise kişinin alkol ve uyuşturucu bağımlılığı ile savurganlığıdır. Reşit bir kişinin savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşam tarzı veya mal varlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürmesi nedeniyle korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin vesayet altına alınır ve kendisine vasi atanır.

Kısıtlanma nedeniyle vesayet altına alınmayı gerektiren diğer bir hâl ise kişinin hürriyeti bağlayıcı ceza almış olmasıdır. Buna göre, bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm olan her ergin hakkında kısıtlanma kararı alınarak kendisine vasi tayin edilir. Cezayı yerine getirmekle görevli makam, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanması gerektiğini hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlüdür.

Tüm bu kısıtlanma nedenlerinin dışında kişinin kendi isteği üzerine de vesayet altına alınma kararı verilebilir. Bir kişi yaşlılığı, engelliliği, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eder ve kendisine vasi atanmasını ister ise o kişinin vesayet altına alınmasına ve kendisine vasi atanmasına karar verilmesi mümkün bulunmaktadır.

Vasi tayin edilmesi ancak mahkeme kararı ile mümkündür. Vesayet davalarında yetkili mahkeme küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki mahkeme; görevli mahkeme ise sulh hukuk mahkemesidir. Cezaevinde bulunan hükümlü kişinin ikametgâh adresi cezaevi olduğundan bu sebeple açılacak vesayet davalarında yetkili mahkeme hükümlünün mahkumiyetten önceki son yerleşim yeri mahkemesi olacaktır.

Vesayete ilişkin davalar, basit yargılama usulüne tabi olup, hasımsız olarak yani karşı tarafı olmadan açılmaktadır. Basit yargılama usulüne tabi olduğundan adli tatil boyunca sürelerin işleyeceği de unutulmamalıdır.

Diğer bir önemli konu ise vasi olarak atanacak kişilerde aranan şartlar ve bu kişilerin kimler olabileceğidir. TMK  413/I maddesi uyarınca vesayet makamı yani sulh hukuk mahkemesi bu görevi yapabilecek yetenekte olan bir ergini vasi olarak atayacaktır. Vasi olarak atanacak kişinin reşit olmasının yanında, vesayet altına alınacak kişinin mallarını idare edecek, onun bakım ve korunmasını sağlayabilecek güç ve yetenekte olması ve vasiliğe engel bir sebebin bulunmaması da gereklidir. TMK 418. maddesine göre; kısıtlılar, kamu hizmetinden yasaklılar veya haysiyetsiz hayat sürenler, menfaati kendisine vasi atanacak kişinin menfaati ile önemli ölçüde çatışanlar veya onunla aralarında düşmanlık bulunanlar ile ilgili vesayet daireleri ve yargıçları vasi olarak atanamazlar. Ayrıca gerektiğinde hâkim tarafından birden fazla vasi atanması da mümkündür. Bu durumda vasilerden birinin ihmali ile vesayet altındaki kişi zarar görürse diğer vasiler de bu zarardan müteselsilen sorumlu olacaktır.

Vesayetin sona ermesi kısıtlanma kararı alınmasına yol açan duruma bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Şayet küçük üzerinde bir vesayet söz konusu ise küçüğün ergin olmasıyla vesayet kendiliğinden sona erecektir.

Kısıtlılık kararı özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkûmiyet sebebiyle verilmiş ise bu kişi üzerindeki vesayet, hapis hâlinin sona ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle ya da alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşam tarzı veya mal varlığını kötü yönetmesi sebebiyle veya kendi isteği üzerine kısıtlılık kararı alınan diğer kısıtlılar üzerindeki vesayet ise kısıtlanmayı gerektiren sebebin ortadan kalkması üzerine yetkili vesayet makamının kararıyla sona erecektir. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığına bağlı vesayetin kaldırılması için bu sebebinin ortadan kalkmış olduğunun resmî sağlık kurulu raporu ile belirlenmesi gerekmektedir. Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı gibi sebeplere bağlı vesayetin kaldırılması için o kişi hakkında en az bir yıldan beri vesayet altına alınmasını gerektiren sebeple ilgili bir şikâyet bulunmaması gerekir. Kendi isteğiyle kısıtlanmış olan kişi üzerindeki vesayetin kaldırılması da kısıtlanma sebebinin ortadan kalkmasına bağlı olmaktadır.

Av. Belgin Aksoy

Uzman Hakkında

Av. Belgin Aksoy
İş Hukuku ve Borçlar Hukuku

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1992 yılında mezun oldu. 1994-2002 yılları arasında İzmir Barosu’na kayıtlı olarak serbest avukatlık yaptı. 2005 yılında Maliye Bakanlığı Başhukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü’nde Hazine avukatı olarak çalışmaya başladı. 2007 yılında müşavir Hazine avukatı olan Belgin Aksoy, Ankara Barosu’na kayıtlıdır. Mesleki çalışmalarında icra iflas hukuku, ticaret hukuku, borçlar hukuku, idare hukuku ve iş hukuku alanlarında uzmanlaştı. Hukuki konularda düzenlenmiş ulusal ve uluslararası çok sayıda toplantıya Hazine ve Maliye Bakanlığı’nı temsilen katıldı, OECD bünyesinde yürütülen yolsuzlukla mücadele faaliyetlerinde, hukuk alanında yürütülen Avrupa Birliği’ne uyum süreci çalışmalarında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başvurularının dostane çözüm süreçlerinde, ulusal mevzuat hazırlama ve hukuki mütalaa komisyonlarında görev aldı. Maliye Yüksek Eğitim Merkezi’nde ve hizmet içi kurslarda hukuk dersleri vermiş olan Aksoy, iyi derecede İngilizce ve orta seviyede Almanca bilmektedir.

Tüm Uzmanlar
Uzmanın Diğer Makaleleri