Miras Taksim Sözleşmesi ve Mirasın Paylaştırılması

Mirasçılar, murisin vefatı ile birlikte miras bırakanın tüm mal varlığı üzerinde iştirak hâlinde mülkiyet hakkı kazanırlar. Tereke, bir kimsenin ölümünden önceki maddi mal varlığını oluşturan unsurların tamamıdır. Diğer bir ifade ile murisin sağlığında edindiği ve sahip olduğu taşınır veya taşınmazlara ilişkin her türlü hak ve alacakları dahil tüm mal varlığı değerleri ve borçları hep birlikte terekeyi oluşturur. Miras bırakanın tüm mirasçıları da tereke adını verdiğimiz bu mal varlığı değerlerinin tümüne miras hukuku hükümlerine göre el birliğiyle ortak olurlar.

Miras taksim sözleşmesi; mirasçıların tamamının bir araya gelerek hazırladıkları yazılı bir sözleşmeyle terekeye giren mal varlığını kendi aralarında paylaşmalarını sağlayan bir sözleşme olarak tanımlanabilir. Diğer bir ifade ile mirasçıların kendilerine kalan miras üzerinde hakları doğrultusunda nasıl tasarruf edebileceklerine, toplam mirasın aralarında nasıl paylaşılacağına yönelik hazırladıkları sözleşmedir. Miras taksim sözleşmesinin tapusuz taşınmazlar için de yapılması mümkündür.

Miras taksim sözleşmesinin amacı mirasçıların paylarının hak kazandıkları miras üzerinde nasıl ve ne şekilde paylaştırılacağına ortak iradeleri ile karar verilmesidir. Miras paylaşımına ilişkin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 676’ncı ve devamı maddelerinde düzenleme yapılmıştır. Kanunun 676’ncı maddesinde “Paylaşma sözleşmesi” başlığı altında yapılan düzenlemeye göre miras taksim sözleşmesinin yazılı olması geçerlilik şartı olarak kabul edilmiştir. Yazılı olması yeterli olup, resmî şekilde yapılması zorunluğu yoktur. Ancak miras taksim sözleşmesinin noterde onaylama şeklinde yapılması sözleşmenin ispatı açısından önem taşımaktadır.

Miras taksim sözleşmesinin yasal veya atanmış tüm mirasçıların katılımıyla yapılması, hür iradeleri ile imzalanması ve yazılı olması gerekmektedir. Geçerli olması için bütün mirasçıların; terekeden ne kadar pay alacakları ve terekenin nasıl paylaşılacağı hakkında oy birliği ile karar vermeleri gereklidir. Sözleşmenin mirasçıların gerçek iradelerini yansıtmadığı, yani üçüncü kişileri aldatmak amacıyla muvazaalı olarak düzenlendiği iddia ediliyorsa; mirasçıların alacaklıları tasarrufun iptali davası açarak miras taksim sözleşmesini geçersiz kılabilir.

Kanunun 640’ıncı maddesinde "Birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler..." düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre, mirasçılar arasında miras paylaşım sözleşmesi yapılmışsa, artık terekeye giren mallar için ortaklığın giderilmesi davası açılamaz, çünkü yapılan paylaşma sözleşmesi taraflar için bağlayıcıdır. 

TMK 677’nci madde uyarınca bir mirasçının terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda diğer bir mirasçıyla yapacağı sözleşme yazılı olması geçerlilik şartına bağlıyken, bir mirasçının üçüncü bir kişiyle yapacağı bu türden bir sözleşmenin geçerliliği ise noterlikçe düzenlenmesine bağlıdır. Bu sözleşme üçüncü kişiye paylaşmaya katılma yetkisi vermemekte; sadece paylaşma sonunda mirasçıya özgülenen payın kendisine verilmesini isteme hakkı sağlamaktadır.

Miras taksim sözleşmeleri hukuken geçerli oldukları sürece tüm mirasçıları bağlayan ve tereke uhdesindeki malların taksiminde resmî sonuçlar doğuran sözleşmelerdir. Bununla birlikte bu sözleşmenin feshi de mümkündür. Mirasçılar arasında yapılan miras taksimi sözleşmesi taraflarca anlaşılarak feshedilebileceği gibi taraflar arasında anlaşma sağlanamadığı takdirde paylaşım sözleşmesinden zarar gören mirasçı, miras taksim sözleşmesinin feshi davası da açabilir. Bu durumda açılacak davada görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesi, yetkili mahkeme ise ölenin son yerleşim yeri mahkemesi olacaktır.

Mirasçıların paylaşma konusunda anlaşma sağlayamadıkları hâlde, mirasçılardan her biri tarafından miras taksim davası açılması ve miras hukuku hükümlerine göre miras paylaşımının görevli ve yetkili mahkeme tarafından yapılması mümkün olacaktır. Türk Medeni Kanunu’muzun 642’nci maddesinde mirasın paylaştırılmasının nasıl isteneceği düzenlenmiştir. Mirasın paylaştırılmasını yasal mirasçılar talep edebileceği gibi, atanmış mirasçılar da talep edebilmektedir. Mirasçılar mirasın tamamının paylaştırılması için talepte bulunulabilecekleri gibi, sadece üzerinde anlaşma sağlayamadıkları belirli bir kısmında paylaştırılmasını isteyebilirler. Mahkeme talep konusuna göre, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki farkın para olarak ödenmesi yoluyla miras payları arasında denkleştirme sağlanır.

Kanunun 643’üncü maddesine göre, mirasın açıldığı tarihte, mirasçı olabilecek bir cenin varsa miras paylaşımı ceninin doğumuna kadar ertelenir. İhtiyaç hâlinde annenin doğuma kadar geçim giderleri terekeden sağlanabilir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 11/1. maddesinde “Aşağıdaki davalarda, ölen kimsenin son yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkilidir: a) Terekenin paylaşılmasına, yapılan paylaşma sözleşmesinin geçersizliğine, ölüme bağlı tasarrufların iptali ve tenkisine, miras sebebiyle istihkaka ilişkin davalar ile mirasçılar arasında terekenin yönetiminden kaynaklanan davalar. b) Terekenin kesin paylaşımına kadar mirasçılara karşı açılacak tüm davalar." düzenlemesi yapılmıştır. Buna göre; miras taksim davasında yetkili mahkeme, miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir. Görevli mahkeme ise sulh hukuk mahkemesi olarak belirlenmiştir. Burada kesin yetki kuralı söz konusu olduğundan mirasçılar aralarında anlaşmış olsalar dahi başka bir yerde dava açılması söz konusu olmayacaktır. Mahkeme, yetki kuralını resen dikkate almak durumundadır. Aynı şekilde miras paylaşım sözleşmelerine ilişkin davalar da ölenin son yerleşim yeri mahkemesinde görülecektir.

Av. Belgin Aksoy

Uzman Hakkında

Av. Belgin Aksoy
İş Hukuku ve Borçlar Hukuku

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1992 yılında mezun oldu. 1994-2002 yılları arasında İzmir Barosu’na kayıtlı olarak serbest avukatlık yaptı. 2005 yılında Maliye Bakanlığı Başhukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü’nde Hazine avukatı olarak çalışmaya başladı. 2007 yılında müşavir Hazine avukatı olan Belgin Aksoy, Ankara Barosu’na kayıtlıdır. Mesleki çalışmalarında icra iflas hukuku, ticaret hukuku, borçlar hukuku, idare hukuku ve iş hukuku alanlarında uzmanlaştı. Hukuki konularda düzenlenmiş ulusal ve uluslararası çok sayıda toplantıya Hazine ve Maliye Bakanlığı’nı temsilen katıldı, OECD bünyesinde yürütülen yolsuzlukla mücadele faaliyetlerinde, hukuk alanında yürütülen Avrupa Birliği’ne uyum süreci çalışmalarında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başvurularının dostane çözüm süreçlerinde, ulusal mevzuat hazırlama ve hukuki mütalaa komisyonlarında görev aldı. Maliye Yüksek Eğitim Merkezi’nde ve hizmet içi kurslarda hukuk dersleri vermiş olan Aksoy, iyi derecede İngilizce ve orta seviyede Almanca bilmektedir.

Tüm Uzmanlar
Uzmanın Diğer Makaleleri