Bağışlama Sözleşmesi

Bağışlama sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 285-298. maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 285. maddesinde tanımı yapılan bağışlama sözleşmesi, sağlararası sonuç doğurmak üzere, bağışlayan kişinin mal varlığından karşılıksız olarak bağışlanan kişiye bir kazandırma yapmayı üstlendiği, temlik borcu doğuran, ivazsız ve tek tarafa borç yükleyen bir sözleşme türüdür.

Bu yazımızda bağışlama sözleşmesi hakkında genel ve kısa bilgilere yer verilecektir. Bağışlama sözleşmesi ile bağışlayan mal varlığındaki bir ayni hakkı, alacak hakkını ya da bir başka mal varlığı değerini bağış yapılan kişiye devretme yükümlülüğü altına girmektedir. Bununla birlikte bağışlayan tarafından henüz elde edilmemiş bir haktan feragat edilmesi ya da miras payının reddedilmesi ya da ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi gibi hususlar bağışlama kapsamında değerlendirilmez. Bağış sözleşmesi ile bağış yapılan kimsenin mal varlığında bir artış olmasına karşın bağışlayan kişinin mal varlığından bir değerin çıkması, azalması gerekmektedir. Bununla birlikte bağışlamanın karşılıksız yapılması gerekir. Bağışlama sözleşmesinin üçüncü unsuru tarafların anlaşmasıdır. Bağışlama, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla kurulan bir sözleşmedir. Kanunun 288. maddesine göre bağışlama sözü vermenin geçerliliği, bu sözleşmenin yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.

Türk Borçlar Kanunu’na göre bağışlama yapan kişi öncelikle fiil ehliyetine sahip olmalıdır. Kural olarak 18 yaşını doldurmuş, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan kişiler bağış sözleşmesi yapabilir. Ancak 18 yaşını doldurmuş fakat kısıtlanmış kişiler vasilerinin izniyle bağışlama yapabilecektir. Ayırt etme gücüne sahip olmayan kişiler hiçbir suretle bağışlama yapamazlar. Bağışlayan kişi evli ise eşler arasındaki mal rejiminden veya miras hukukundan doğan sınırlamalar saklı kalmak kaydıyla bağışlama yapabilir.

Bağışlama sözleşmesinin çeşitleri 6098 sayılı Kanun’un 289 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre bağışlama sözleşmesi elden bağışlama, koşullu (şartlı) bağışlama ve yüklemeli bağışlamadır.

Elden bağışlamada bağışlama konusu şey, sözleşmenin yapıldığı anda bağışlanana devredilmekte, taahhüt ve tasarruf aşaması birlikte gerçekleşmektedir. Şekle bağlı olmayan ve teslim yoluyla gerçekleşen elden bağışlama, zilyetliğin hazırlar arasında devri şeklinde olabileceği gibi, hükmen teslim, kısa elden teslim ya da havale yoluyla zilyetliğin teslimi şeklinde de yapılabilir.

Bağışlama, şarta bağlı bir şekilde de yapılabilir. Bağışlama sözleşmesinin ifası, bağışlayanın ölümüne bağlı şekilde düzenlenmişse bağış değil, vasiyet söz konusu olacaktır. Bağışlama koşulunun hukuka ya da ahlaka aykırı olması durumunda, bağışlama sözleşmesi geçersiz kabul edilmektedir. Kanunun 290. maddesine göre, yerine getirilmesi bağışlayanın ölümü şartına bağlı olan bağışlamalarda artık bağışlamaya değil, vasiyete ilişkin hükümler uygulanacaktır.

Bunların dışında bağış sözleşmesi yüklemeli bağışlama şeklinde de yapılabilir. Bağışlayan, bağışlamasına bazı yüklemeler koyabilir ve sözleşme gereğince kabul edilmiş bu yüklemelerin yerine getirilmesini bağış yapılandan isteyebilir. Ancak bağış sözleşmeleri karşılıksız olacağından bu yüklemeler yükümlülük olarak değerlendirilmemelidir. Bu yüklemeler ferri nitelikte olduğundan bağış yapan kişiye karşı yerine getirilmesi zorunlu değildir.

Kanunun 292. maddesine göre, bağış yapılan kişinin bağışlayandan önce ölmesi hâlinde bağışlama konusunun bağışlayanın mal varlığına dönmesinin sözleşme ile kararlaştırılması mümkündür. Bu hükme dayanarak bağış yapmak isteyen kimse bağışlananın kendisinden önce vefat etmesi ihtimalinin gerçekleşmesi hâlinde bağışlama konusunun kendisine geri verilmesi koşulunu sözleşmeye koyabilecektir. Şayet bağışlama konusu taşınmaz ya da taşınmaz üzerindeki bir ayni hakka ilişkin ise “bağışlananın bağışlayana dönme koşulu” tapu siciline şerh verilebilir. İspat hukuku açısından tapu siciline verilen şerhler önemlidir. Böylece bağışlayan bu şerhe dayanarak üçüncü kişiye karşı istihkak ve tapu tescilinin iptali davası açabilecektir.

Bağışlamanın geri alınması ve bağış sözleşmesinden vazgeçmek mümkündür. Kişi, bağışlamayı önerdiği bir malı, bağışlananın bağışı kabulüne kadar geri alabilir. Bağışlayan aşağıdaki durumlardan birinin gerçekleşmesi hâlinde bağış konusunun geri verilmesini isteyebilir.

  • Bağışlanan kişinin, bağışlayana ya da yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemesi,
  • Bağışlanan kişinin, bağışlayana ya da onun ailesinden birine karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranmış olması,
  • Bağışlananın, yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep bulunmaksızın yüklemeyi yerine getirmemesi hâllerinde bağışlayan bağışladığı şeyi geri alabilir.

Ayrıca Türk Borçlar Kanunu’nun 296. maddesinde bağışlama sözü veren kişinin, bazı durumlarda bağış sözünü geri alabileceği ve ifadan kaçınabileceği düzenlenmiştir. Buna göre; elden bağışlanılan bir malın geri verilmesini isteyebileceği bir sebep varsa veya bağışlayanın mali durumu bağış sözünün ifasını olağanüstü ağırlaştıracak ölçüde değişmişse ya da bağışlama sözü verildikten sonra bağışlayanın aile yükümlülükleri ağırlaşmışsa; bağışlayanın borcunu ödeme güçsüzlüğünün belirlenmesi veya iflasına karar verilmesi hâlinde bağışı ifa yükümlülüğü ortadan kalkacaktır.

TBK 297. maddesi uyarınca bağışlayanın, geri alma sebebini öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde bağışlamayı geri alabileceği hükme bağlanmıştır. Ancak bağışlayanın bir yıllık süre dolmadan ölmesi durumunda, geri alma hakkı onun mirasçılarına geçer ve mirasçıları bu sürenin sona ermesine kadar bağışlamayı geri alma hakkını kullanabilirler. Bağış yapılan kişinin, kendisine bağış yapan kimseyi kasten ve hukuka aykırı bir şekilde öldürmesi veya onun bağışlamayı geri alma hakkını kullanmasını engellemesi hâlinde, bağışlayanın mirasçıları bağışlamayı geri alabilir.

Bazı bağışlama sözleşmeleri dönemsel edimler içerir. Örneğin bir evin aylık kirasının bağışlanması söz konusu olabilir. Türk Borçlar Kanunu’nun 298. maddesi uyarınca bu tür dönemsel edimleri içeren bir bağış yapılması hâlinde aksi kararlaştırılmadıkça bağışlama, bağışlayanın ölümü ile sona erecektir.

Av. Belgin Aksoy

                                                                                                                                                                     10.03.2023

Uzman Hakkında

Av. Belgin Aksoy
İş Hukuku ve Borçlar Hukuku

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1992 yılında mezun oldu. 1994-2002 yılları arasında İzmir Barosu’na kayıtlı olarak serbest avukatlık yaptı. 2005 yılında Maliye Bakanlığı Başhukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü’nde Hazine avukatı olarak çalışmaya başladı. 2007 yılında müşavir Hazine avukatı olan Belgin Aksoy, Ankara Barosu’na kayıtlıdır. Mesleki çalışmalarında icra iflas hukuku, ticaret hukuku, borçlar hukuku, idare hukuku ve iş hukuku alanlarında uzmanlaştı. Hukuki konularda düzenlenmiş ulusal ve uluslararası çok sayıda toplantıya Hazine ve Maliye Bakanlığı’nı temsilen katıldı, OECD bünyesinde yürütülen yolsuzlukla mücadele faaliyetlerinde, hukuk alanında yürütülen Avrupa Birliği’ne uyum süreci çalışmalarında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başvurularının dostane çözüm süreçlerinde, ulusal mevzuat hazırlama ve hukuki mütalaa komisyonlarında görev aldı. Maliye Yüksek Eğitim Merkezi’nde ve hizmet içi kurslarda hukuk dersleri vermiş olan Aksoy, iyi derecede İngilizce ve orta seviyede Almanca bilmektedir.

Tüm Uzmanlar
Uzmanın Diğer Makaleleri