Ticari uyuşmazlıklarda dava şartı arabuluculuk 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesinde düzenlenmiş olup, “Bu Kanunun 4’üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmünü içermektedir.
Ülkemizde 2013 yılından beri “Hukuk Uyuşmazlıklarında” ihtiyari olarak uygulanan arabuluculuk müessesesinin daha geniş bir alanda uygulanabilmesi amacıyla 2018 yılında İş Mahkemeleri Kanunu’nda yapılan düzenleme ile iş davalarında dava şartı arabuluculuk uygulamasına geçilmiş, sonra 2019 yılında “Ticari Uyuşmazlıklarda” da dava şartı arabuluculuk düzenlemesi getirilmiştir.
6102 sayılı kanunun 5/A maddesine göre, ticari uyuşmazlıklar bakımından dava şartı olarak zorunlu arabuluculuk uygulaması kapsamında hangi ticari işlerin ticari davalara konu olabileceği, ticari davalar ve ticari niteliğe sahip çekişmesiz yargı işlerinin hangi mahkemeler önünde görülmesi gerektiği ve ispat usulleri düzenlenmiştir. Kanunun 3. maddesi herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmekte olan eylem ve işlemleri ticari iş olarak tanımlamış, 4/1-a maddesine göre ise bu ticari işler ticari dava sayılmıştır.
Dava şartı arabuluculuğa konu ticari uyuşmazlıkların, taraflarının üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş ya da işlemlere ilişkin ticari davalar ile belli bir miktar para ödemesini içeren alacak ya da tazminat istemine dair olması gerekir. Bunların dışındaki uyuşmazlıklar için doğrudan dava açılması veya ihtiyari arabuluculuk yoluna başvurulması mümkündür. Arabuluculuk bürosuna başvurudan son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez (HUAK m. 18A/15).
Ticari uyuşmazlıklarda yetkili arabuluculuk bürosu, uyuşmazlığın konusuna göre yetkili mahkemenin bulunduğu yer arabuluculuk bürosudur. Arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde ise adliyede o iş için görevlendirilen yazı işleri müdürlüğüne başvuru yapılabilir.
Arabuluculuk uygulamalarında temsil bakımından ise 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun (HUAK) 15/6. maddesine göre, tarafların bizzat kendileri, kanuni temsilcileri ya da avukatlarının sürece katılmaları mümkündür. Bunun yanı sıra uyuşmazlığın çözümüne katkı sağlayabilecek uzman kişiler de müzakerelerde hazır bulundurulabilir.
Uyuşmazlığın tarafları kendi aralarında anlaşarak arabuluculuk sicilinde kaydı bulunan bir arabulucuya ya da arabuluculuk merkezine birlikte başvurabilirler. Tarafların kendi isteği ile belirlediği arabulucu, anlaşma sağlanması durumunda UYAP sistemi üzerinden dosya açacak ve süreci tamamlayacaktır. Ancak arabuluculuk süreci sonunda anlaşmaya varılmazsa tarafların ve arabulucunun imzaladıkları tutanağının, dava şartının yerine getirilmesi bakımından adliyedeki arabuluculuk bürosuna sunulması önem arz etmektedir.
Arabulucu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde süreci sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta daha uzatılabilir. Uyuşmazlığın tarafları arabuluculuk sonucu anlaşmaya varmış ise arabulucuya ödenecek ücret, Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesinin ikinci kısmına göre belirlenmekte ve genellikle uyuşmazlığın taraflarınca eşit şekilde karşılanmaktadır. Anlaşma sağlanamaması durumunda ise arabulucunun ücreti söz konusu tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanacak ve daha sonra yargılamaya başvurulduğunda, yargılama sonundaki giderlere eklenecektir.
HUAK’nin 18/A-7 maddesine göre, arabuluculuk bürosu tarafından görevlendirilen arabulucu, uyuşmazlığın taraflarının resmi kayıtlardaki iletişim bilgilerini araştırma konusunda yetkili kılındığından, ilgili kurumların talep edilen bilgi ve belgeleri vermesi gerekir. Arabulucu, tarafları ilk toplantıya davet için bu iletişim bilgilerini esas alarak bir davet mektubu hazırlar ve taraflara gönderir. Uyuşmazlığın taraflarının bu davete icabet etmeleri sürecin işleyişi açısından önem taşımaktadır.
Arabulucu ilk toplantıda yapacağı açılış konuşmasıyla arabuluculuğa ilişkin ilkeler, anlaşma veya anlaşamamanın sonuçları, sürecin işleyişi hakkında tarafları bilgilendirmelidir. Bu bilgilendirme sonrasında görüşme süreci başlamaktadır. İhtiyaç duyulması hâlinde arabulucu ikinci ve üçüncü görüşme oturumları da yapabilir.
HUAK’nin 17. madde hükmüne göre arabuluculuk için daha fazla çaba sarf edilmesinin gereksiz olduğunun arabulucu tarafından tespit edilmesi, taraflardan birinin arabuluculuk faaliyetinden çekildiğini bildirmesi, uyuşmazlığın arabuluculuğa elverişli olmadığının tespit edilmesi, uyuşmazlığın taraflarının anlaşmaya varması ya da tarafların arabuluculuk faaliyetini sona erdirme yönünde anlaşması ile arabuluculuk süreci sona ermektedir. Arabulucunun tutanak ve sonuçlar konusunda tarafları bilgilendirmesi ve arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığını belgeleyen son tutanağın sürece katılanlar tarafından imzalanması gerekir. Arabulucu son tutanak ile birlikte durumu arabuluculuk bürosuna bildirecektir.
Dava şartı arabuluculuk sonucunda tarafların anlaşması üzerine, kanunun 18. maddesine göre bir belge hazırlanmalı, anlaşma şartları açık ve anlaşılır bir şekilde belirtilmeli, arabulucu ve taraflarca bu belge imzalanmalıdır. Uyuşmazlığın taraflarının yanı sıra tarafların avukatlarınca da imzalanan bu anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılmaktadır. Taraflar bu belgeyi mahkeme ilamı gibi icraya koyabilecektir. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşma sağlanırsa artık üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz.
Taraflar anlaşamazlarsa aynı kanunun 18/A maddesine göre davacı, anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmadığında mahkeme davacıya, bir haftalık kesin süre verir ve son tutanağın mahkemeye sunulmasını, aksi takdirde davanın usulden reddedileceğini ihtaren bildirir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise mahkemece dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Dava şartı olduğu hâlde arabulucuya başvurulmadan dava açıldığı mahkeme tarafından tespit edilir ise dava şartı yokluğundan bu davanın usulden reddine karar verilir.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1992 yılında mezun oldu. 1994-2002 yılları arasında İzmir Barosu’na kayıtlı olarak serbest avukatlık yaptı. 2005 yılında Maliye Bakanlığı Başhukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü’nde Hazine avukatı olarak çalışmaya başladı. 2007 yılında müşavir Hazine avukatı olan Belgin Aksoy, Ankara Barosu’na kayıtlıdır. Mesleki çalışmalarında icra iflas hukuku, ticaret hukuku, borçlar hukuku, idare hukuku ve iş hukuku alanlarında uzmanlaştı. Hukuki konularda düzenlenmiş ulusal ve uluslararası çok sayıda toplantıya Hazine ve Maliye Bakanlığı’nı temsilen katıldı, OECD bünyesinde yürütülen yolsuzlukla mücadele faaliyetlerinde, hukuk alanında yürütülen Avrupa Birliği’ne uyum süreci çalışmalarında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başvurularının dostane çözüm süreçlerinde, ulusal mevzuat hazırlama ve hukuki mütalaa komisyonlarında görev aldı. Maliye Yüksek Eğitim Merkezi’nde ve hizmet içi kurslarda hukuk dersleri vermiş olan Aksoy, iyi derecede İngilizce ve orta seviyede Almanca bilmektedir.
Sorunuz başarılı bir şekilde uzmanımıza gönderilmiştir. Uzmanımız en kısa zamanda sorunuza yanıt verecektir.