Borçtan Kurtulma Davası

Borçtan kurtulma davası, borçlu olmamasına rağmen borçlu olduğu iddia edilen kişinin, aksini kanıtlamak ve borçtan kurtulmak amacıyla açtığı bir menfi tespit davası türüdür. Bu davanın hukuki niteliğine bakıldığında olumsuz tespit davası olduğu söylenebilir.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 69. maddesinde yer alan “İtirazın muvakkaten kaldırılması kararının tefhim veya tebliğinden itibaren yedi gün içinde borçlu, takibin yapıldığı mahal veya alacaklının yerleşim yeri mahkemesinde borçtan kurtulma davası açabilir” hükmüne göre, borçlunun imzaya itirazının icra mahkemesince geçici kaldırılması kararının taraflara tebliğinden itibaren yedi gün içinde borçlunun genel mahkemelerde borçtan kurtulma davası açma hakkı bulunmaktadır.

Alacaklı tarafından başlatılan icra takibine karşı borçlunun imza itirazında bulunması durumunda itirazın geçici olarak kaldırılması gündeme gelmektedir. İtirazın geçici olarak kaldırılmasını isteyen alacaklının, itirazın kendisine tebliğinden itibaren altı ay içerisinde icra mahkemesinden talepte bulunması gerekir.

İcra mahkemesince itirazın geçici olarak kaldırılmasına karar verilmesi hâlinde icra takibine devam edileceğinden, borçlunun mallarına geçici olarak haciz konulması mümkün olacaktır. Geçici haciz tatbiki için icra mahkemesi kararının kesinleşmesinin beklenmesi gerekli olmayıp ödeme emrindeki sürenin geçmiş olması yeterli olmaktadır. Bu aşamada eğer borçlu icra mahkemesinin itirazın geçici olarak kaldırılması kararı tebliğ edildikten sonra yedi gün içinde genel mahkemelerde borçtan kurtulma davası açmaz ise artık geçici haciz uygulaması kesin hacze dönüşmüş olacaktır.

Borçtan kurtulma davası, genel haciz yoluyla yapılan icra takiplerinde, imzaya itirazın geçici olarak kaldırılmasının itirazın kesin olarak kaldırmasına dönüşmesini engellemek ve icra takibinin durmaya devam etmesini sağlamak amacıyla açılmaktadır. Dolayısıyla icra hukukuna özgü olup sadece itirazın geçici kaldırılması durumuna özel bir davadır.

Borçtan kurtulma davasında, davacı icra takibinin borçlusu ve davalı da icra takibinin alacaklısıdır. İşbu davanın görevli ve yetkili mahkemesi ise icra takibinin yapıldığı yer veya alacaklının ikametgâhı yani yerleşim yeri asliye hukuk mahkemesidir.

Borçtan kurtulma davası, itirazın geçici olarak kaldırılması kararının borçluya tebliğ veya tefhim edilmesinden itibaren yedi gün içerisinde açılmalıdır. Bu süre hak düşürücü bir süredir. Eğer yedi günlük süre içerisinde dava hakkı kullanılmazsa sahip olunan bu hak düşecektir. Süresi içinde borçtan kurtulma davası açılmaz ise itirazın geçici olarak kaldırılması kararı artık itirazın kesin olarak kaldırılmasına dönüşeceğinden, borçlunun malları üzerine konulan geçici haciz de kesin hacze çevrilmiş olacaktır.

Bu davada genel dava şartları haricinde özel bir dava koşulu da aranmaktadır. Buna göre borçlunun duruşma gününe kadar dava konusu alacağın %15’ini teminat olarak mahkeme veznesine depo etmesi gerekmekte, teminat yatırılmadığı takdirde dava reddedilmektedir. Bu özel koşulla birlikte genel dava şartları sağlanarak dava açıldıktan sonra ispat yükü takip dosyası alacaklısına aittir. Yani davalı olan alacaklı öncelikle borçlunun borçlu olduğunu ispat etmek zorundadır. Alacaklının alacağın varlığını ispat etmesi hâlinde, artık ispat yükü borçluya ait olacak ve borcunun olmadığını ispat etmek zorunda kalacaktır.

Borçtan kurtulma davasının kabulü hâlinde, borçlunun borçlu olmadığı saptanmış olacağından aleyhindeki icra takibi hükümsüz olmakta, itirazın geçici olarak kaldırılması davasında aleyhine hükmedilen tazminat ortadan kalkmakta ve yargılama giderleri alacaklıya yüklenmektedir. Ancak borçtan kurtulma davası reddedilir ve mahkeme tarafından icra takibi alacaklısının haklı bulduğuna hükmedilir ise borçlu itirazın geçici kaldırılması davasında aleyhine hükmedilen tazminatı ödemek zorunda kalacaktır. Davanın reddi hâlinde, itiraz kesin olarak kaldırıldığından borçlunun malları üzerinde tatbik edilen geçici haciz kesin hacze dönüşmekte ve alacaklı tarafından hacizli mallarının satışı talep edilebilmektedir.

2004 sayılı Kanun’un 72. maddesinde yer alan “Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.” hükmüne göre borçtan kurtulma davasında haksız çıkan tarafın dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzere uygun miktarda bir tazminata mahkûm edilmesi mümkündür.

Genel mahkemelerde açılan borçtan kurtulma davasında verilen hüküm maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden, artık borçlu alacaklıya karşı menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır. Aynı şekilde alacaklının da genel mahkemelerde borçluya karşı aynı konuda alacak davası açması mümkün olmayacaktır.

Uzman Hakkında

Av. Belgin Aksoy
İş Hukuku ve Borçlar Hukuku

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1992 yılında mezun oldu. 1994-2002 yılları arasında İzmir Barosu’na kayıtlı olarak serbest avukatlık yaptı. 2005 yılında Maliye Bakanlığı Başhukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü’nde Hazine avukatı olarak çalışmaya başladı. 2007 yılında müşavir Hazine avukatı olan Belgin Aksoy, Ankara Barosu’na kayıtlıdır. Mesleki çalışmalarında icra iflas hukuku, ticaret hukuku, borçlar hukuku, idare hukuku ve iş hukuku alanlarında uzmanlaştı. Hukuki konularda düzenlenmiş ulusal ve uluslararası çok sayıda toplantıya Hazine ve Maliye Bakanlığı’nı temsilen katıldı, OECD bünyesinde yürütülen yolsuzlukla mücadele faaliyetlerinde, hukuk alanında yürütülen Avrupa Birliği’ne uyum süreci çalışmalarında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başvurularının dostane çözüm süreçlerinde, ulusal mevzuat hazırlama ve hukuki mütalaa komisyonlarında görev aldı. Maliye Yüksek Eğitim Merkezi’nde ve hizmet içi kurslarda hukuk dersleri vermiş olan Aksoy, iyi derecede İngilizce ve orta seviyede Almanca bilmektedir.

Tüm Uzmanlar
Uzmanın Diğer Makaleleri